"Seni ilk gördüğümde kendime yedirememiştim. Senden hoşlanmıştım. Bilmiyorum belki de daha fazlasıydı. Sonra kendimi toparlamıştım ta ki orda seni şarkı söylerken görene kadar. Elimde olmadan seni kıskanıyordum. Bu hisler bana öylesine yabancıydı ki... Ben sadece adam öldürürken , birilerine işkence ederken mutlu olabiliyordum. Ama o an fark etmiştim. Ben sana bakarken de mutlu olabiliyordum. Kendime engel olmak istedim ama olamadım. Atınç'ın kafasına sıkmamak için kendimi çok zor tutmuştum. Seni kaçırırken tek bildiğim şey artık senin başkalarıyla yakın görmeye dayanamadığımdı. Seni bu yüzden kaçırmıştım. Beni sevebileceğin aklımın ucundan geçmemişti. İnanmıyordum benim gibi birini seveceğine. Çünkü sen masumdun. Bense caninin teki... Ama o dudaklarından o kelimeler döküldü. Bundan sonra benden kurtulamayacaksın meleğim. Sonsuza kadar yanında olacağıma söz veriyorum."Göz pınarlarımdaki yaşlar yanaklarımı istila ediyordu ama rahatsız değildim. Bu kadar uzun konuşması beni oldukça şaşırtmıştı ve bu kadar romantik olması da... Artık bende biliyordum ki onsuz olmazdı.
Parmak uçlarımda yükselip dudağına küçük bir öpücük kondurdum. Artık kendimi tanıyamıyordum. Bundan üç yada dört ay önce bana böyle şeyler yapacağımı söyleselerdi çok gülerdim. Bundan rahatsız mıydım? Hayır. Eski beni özlüyor muydum? Boran yanımdayken asla!
Gözlerindeki ışıltıyı görebiliyordum. Mutluydu. O da değişiyordu farkındaydım. İlk başlarda böyle değildi. Odundan keresteye dönüyordu. Tabiki bunu Boran'a söylemeyi düşünmüyordum. Buna kızmayacak kadar değişmemişti. Beni kendisine daha çok çekerken dudakları dudaklarımı buldu. Öpüşü şehvetten uzaktı. Sanki aşkını anlatıyordu.
Dudaklarımız ayrıldığında nefes nefeseydik. Alnını alnıma dayayıp koyulaşmış gözlerini gözlerime dikti.
"Bundan sonra bunlara alış bebeğim." Dedi sırıtarak.
"Edepsiz." Dedim gülerek omzuna bir tane geçirirken.
"Ovvv yanlış zamanda geldik. Kapa gözünü Nihal." Kafamı çevirdiğimde elinde poşetlerle Nihal ve Aras'ı gördüm. Aras Nihal'in gözünü kapatmaya çalışıyor Nihal ise ona ters bakışlarını yolluyordu. Fazla tatlı duruyorlardı. Nihal'i kıskanmış mıydım ne? Ama bu şey gibiydi. En yakın arkadaşını biriyle tanıştırırsı. Artık onlar daha yakın arkadaştır ve sen kendini dışlanmış hissedersin ya. Heh işte onun gibiydi. Ama arkadaş olamayacak kadar tatlılardı. Kim bilir belki arkadaş olmazlardı. Daha yakın bir şey...
"Biz gidiyoruz. Eşyaları toplaması için birilerini yollayacağım. Siz de Yasemin'i alıp gelirsiniz." Elimden tutup beni de peşinden adeta koştururcasına evden çıkarttı.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sevgilimi biraz gezdireceğim. Bir mahsuru var mı?"
Kalbim dört nala koşarken kızarmış yüzümü gizlemek için kafamı eğdim. Ne güzel yakışmıştı ağzına. 'Sevgilim.' Olmuş muyduk şimdi biz? Sevgilim miydi bu adam? Ne güzel duygulardı bunlar. Önceden onu üzdüğüm, kırdığım her güne lanet ettim. Beni bu kadar mutlu edeceğini bilseydim eğer onu bu kadar parçalamazdım. Ama artık her şey geride kalmıştı. Biz Boran'la olmuştuk. Hatta çok da güzel olmuştuk.
" Yok." Dedim mırıldanarak. Kahkahası kulaklarıma ulaşırken daha önce bu kadar güzel gülen bir insan duymadıkları için elbette onlar da bayram ediyolarlardı.
Boran'ın yeni arabasında giderken korkuyordum. Tekrardan bir kaza olmasından çok korkuyordum. Kendim için değil. Boran için korkuyordum. Çünkü biliyordum ki Boran'a bir şey olursa zaten bende biterdim.
Bir restoranın önünde durduk. Üzerinde büyk harflerle 'BALIK EVİ' yazıyordu. Lüks bir yer değildi. Deniz kenarında her tarafı camla kaplı bir balıkcıydı burası. Ama fazlasıyla hoştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cani!
ChickLitKorkudan ağlayan kızıma baktım. Gözünden akan her damla yaş kızgın birer lav gibi kalbime düşüyordu. "Ağlama." "Git burdan." Bağırışı boğazını acıtmış olacakki yüzünü buruşturdu. "Burdan giderim ama senden gidemem küçük." "Seni asla sevmeyeceğim...