Tunalı Hilmi

219 9 2
                                    

Kızlarla akşam yemeklerine çıkmanın pekte taraftarı değildim aslında. Tamamıyla sıkıcı aktiviteler oldukları için. Bütün kızlarda aynı olay vardı, konuşmayı o kadar çok seviyorlardı ki. Gerçi erkeklerde seviyordu kendilerinden, başarılarından filan bahsetmeyi ama kızlar konuşmanın ustasıydılar. Saatlerce, sanki otomatik ayardaymış gibi konuşabilirlerdi, hiç durmadan. Belki de bilimsel bir açıklaması vardı bu işin, konuştukça bir hormon sargılıyor olabilirlerdi, belki de sadece narsist egomuzu beslemek hoşumuza gidiyordu o kadar.

Ki benimde sırrım buydu işte. Kızlar, karşımda düşüncelerinden, umutlarından, hayallerinden bahsettikçe kendilerini benim yanımda iyi hissediyorlardı. Göz açıp kapayıncaya kadar bu hissi benimle farkında olmadan iliştiriyorlardı bile ve işte böyle avcuma düşürüyordum fıstıkları. Benim yaptığım tek şeyse, onları, kendilerinden bahsetmeye yönlendirmek oluyordu. Tabi bu, sürecin sıkıcı olmadığı gerçeğini değiştirmezdi. Nede olsa, birinin kendisinden bahsetmesi yetmiyordu, aynı zamanda onları tam olarak dinlemekte gerekiyordu ki uygun şekilde karşılık verilebilsin. İnsanlar kendilerini böyle değerli hissediyorlardı işte, karşılarındaki insan onları dikkate aldıkça.

O yüzden şimdiki gibi, her restoranın kapısından içeri girerken, beni masada bekleyen kızın duygularıyla oynamaya geldiğimi biliyordum. Kötü bir adam olduğumu söyleyebilirsiniz, bunu söylemek çok daha kolay olurdu. Ama düşünün bir kere, istesek de istemesek de, bu genç kızlar duyguları tarafından dikte ediliyorlar işte. Dostlarını, düşmanlarını, aşklarını hep duygularıyla belirliyor ve bir kez; bu duyguları çok büyük netlikle gördükten sonra yani insanların davranışlarının, duygularına göre olan neden sonuç ilişkisini kavrayabildikten sonra, nasıl olurdu da bu duyguları kumanda etmeyerek, insanları yönlendirmezdiniz ki. İtiraf edin, bu güç sizde olsaydı, tepe tepe kullanırdınız? Bende şimdi bu gücü kullanacaktım işte.

Arkamdan kapıyı kapattığımda Ceren'i bana en yakın olan masada gördüm. Cam kenarında, benim gelebileceğimi, rahatça görebileceği bir yer seçmişti. Üzerinde onu görmeye hiç alışık olmadığım bir kıyafet vardı, siyah, güzel bir elbise; boynunda yine siyah renkli, pahalı bir takı ve yüzünde makyaj vardı, çok güzel görünüyordu. O ağna kadar hiç fark etmemiştim bu Ceren'in aslında çekici bir kız olabileceğini ama kızların en içe dönük olanları bile, ruj, rimel ve fondötenle mucize yaratabiliyordu adeta. İlk defa gözlüksüz görüyordum onu. Rimelli gözleriyle, kaşlarını çatmıştı bana, somurtuyordu. Bense gülümsedim ve masaya geldim.

<<Geç kaldın,>> dedi bana, ters bir ifadeyle.

Alaycı bir şekilde çenemi kaldırdım. <<Büyücüler asla geç kalmazlar Ceren. Erkende gelmezler, onlar tam gerektiği vakitte gelir.>>

<<Öff Tayfun, otur şuraya.>>

Masada karşısına oturdum. Garson geldi ve yemeklerimizi söyledik, Ceren için menüdeki en pahalı şarabı istedim. Yine de kızın yüzü gülmüyordu, ters ters bakıyordu öyle. <<Kontak lens kullandığını bilmiyordum,>> bu, sadece konuşmaya başlamak için küçük bir anahtar olacaktı.

<<Bazen kullanırım,>> dedi soğuk bir şekilde ve kesip attı.

Az öncede dediğim gibi, kızlar duygusal canlılardı işte, onu beklettiğim için bana kızmıştı, kendisini değersiz hissettirmiştim ona ve ne yaparsam yapıyım, bu duyguyu onun üzerinden atamazdım. O yüzden farklı bir duygu serpiştirmeliydim içine.

Ceren, yalnız bir kızdı, erkeklerle arası yoktu ama bir kızdı neticede, ihtiyacı vardı erkeklere, kendini güzel hissetmeye, erkeklerden gelecek iltifatlara karşı çok açtı, bunu biliyordum. Derin bir nefes alıp, gözlerinin içine baktım, oysa gözlerini camdan dışarı dikti, sokaktaki insanlar, geçen arabaları izliyordu, ama biliyordum aklı bendeydi. <<Eğer ahiret diye bir şey varsa biliyorum ki ben cehenneme gideceğim ve günahlarımın en büyüğünü de şu gün güzel bir meleği bekletmiş olduğum için işlemiş olacağım.>> Kızlara karşı iltifat etmeyi pek sevmezdim aslında. Evet, kızlar, prenses gibi hissetmek isterdi ama arzuladıkları erkekler her zaman güçlü olmalıydılar, lider, gerçek alfalardan hoşlanırdı bu kızlar. Tabi ki, karakterin gücünden bahsediyorum. Ve o güçlü karakterli erkekler ise bir kızın büyüsüne kapılıp gitmezlerdi. Tabi bu, etrafında azda olsa seçeneği olan kızlar için geçerli bir şey, Ceren gibileri ise istisnaların içindeydi.

Şeytan TüyüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin