Sabah biraz geç uyanmıştım, kahvaltı için zamanım yoktu, hemen okula gitmeliydim. Ben hazırlanırken Kayla yavaşça odadan çıktı, hala daha yaş içindeki gözleriyle bana bakıyordu. <<Nerede okuyorsun sen, çıkarken senide bırakayım,>> ses tonum yine sertleşmişti ona karşı.
<<Bu yıl liseye başladım,>> dedi ürkekçe. <<Ama açık lisede okuyorum.>>
Şaşkınlıkla bir kaşımı kaldırdım. <<Dahi filan değil miydin sen, bir Fen Lisesini kazanamadın mı?>>
<<Ben... Ben insanlarla yapamıyorum, ortaokulu bile çok zor bitirdim zaten. Okula hiç gitmek istemiyordum, son yıllarıma doğruda hep evdeydim, beni okulda idare etmeleri gerekti.>>
Yanına yaklaştım. <<Nasıl yani?>>
Yutkundu, derin bir nefes aldı. Bu konu onu çok rahatsız ediyordu belli ki. <<Ben dışarda, insanların yanında yapamıyorum tamam mı, çok zor geliyor, cehennem gibi.>>
<<Anti sosyal misin, bir rahatsızlığın mı var? Yani...>> Ellerimle hareketler yaparak, cildini ve saçlarını ima ettim. <<Şey dışında...>>
Başını çevirdi. <<Annem beni hep doktorlara götürürdü. Öyle ciddi bir şey olduğunu hiç söyleyen olmadı ama olmuyor işte. İstemiyorum okulda olmayı. İnsanlar beni çok rahatsız ediyor. Benimle alay ediyorlar, hayalet diyorlar! Bütün ilkokul ve ortaokul hayatım böyle geçti benim.>>
Şu ana kadar tanıştığım süre içerisinde, Kayla'yla ilgili çok ciddi bir psikolojik bozukluk saptamamıştım aslında. Tabi bütün o, siteyi alarma geçirmesi durumu hariç. Evet, o an için şakayla karışık, tam bir sosyopat olduğunu düşünüyordum ama işin doğrusu, gerçekten bir klinkial tanı konacak donanımda filan değildim ki ben. <<Annenin seni götürdüğü doktorla konuşmak isterim. Kartı var mı?>>
Başını iki yana salladı. <<Bülent Çakır diye bir adamdı, Gata'da.>>
Yüzünden sertçe tutup bana bakmaya zorladım. <<Bak beni dinle, sosyal ortamlarda tıpkı vahşi doğa gibidir. Bir kurt sürüsünün bütün kahrını en zayıf olan çeker. İnsan sürülerinde de aynı şey en zayıf karakterli insan için geçerli. İnsanlar senin karşılık veremeyecek kadar aciz olduğunu bilirlerse, tabi ki seninle uğraşırlar, bu onların doğalarında var, zayıfları elemek.>>
Eliyle, benim elimi kavrayıp yüzünden çekti.
<<Lise dediğin şey, akranlarınla dolu bir yer, hayatı öğrenmek için mükemmel. Hem oraya gitmezsen nasıl kendine bir erkek arkadaş bulacaksın Kayla?>>
Dudaklarını büzüp, yüzünü ekşitti. <<Ben erkek arkadaş filan istemiyorum.>>
Bense sadece gülümsedim. <<Sen bir yıl daha bekle bakalım, istediğin tek şey o olacak.>> Saate baktım, hemen çıkmalıydım artık. Bir hışımla kapıya gittim. <<Eğer bütün gün burada kalacaksan bir işe yara,>> lavabodaki bulaşıkları gösterdim.<<Şunları hallet. Ve senin yüzünden odam mahvoldu. Çarşaflar, yatak... Ben gelene kadar ev tertemiz olsun ve yiyecek bir şeylerde olsun. Öyle bedava değil yaşamak.>>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Tüyü
General FictionAilesini kaybetmiş, sevgiden yoksun bırakılmış ve reddedilmiş bir çocuk neye dönüşür? O, Ankara şehrinin en iyi dolandırıcısı, herkes onu farklı bir isimle biliyor, onunsa bir bakışı, seni köküne kadar tanıması için yeterli. Onun için hayat bir poke...