Çayyolu

62 6 0
                                    

Salondaki masanın başında dakikalar geçmişti, ben Ceren ve Murat sessizce para yığınına bakıyorduk sadece. Ceren gelene kadar parayı sayıp, gerçekten de 5 milyon olup olmadığına emin olmak istemiştim. Ama zaman yetmemişti, bu yüzden o da gelince üçümüz el birliğiyle saydık parayı. Yüz liralardan bin, bin liralardan 10 bin ve 10 bin liralardan 100 bin, onlardan da milyon yaparak gruplandırmıştık ve şimdi masada 5 tane milyon lira duruyordu. Üçümüzle bile olsa gerçekten de çok uzun sürmüştü bu iş, yada en azından benim tahmin edeceğimden uzun sürmüştü. Ama 5 milyondu işte, hem de son kuruşuna kadar.

Kimse bir şey demeyince, halamın içki dolabına gidip, pahalı şaraplarından birini çıkardım ve üçümüze de birer kadeh döktüm. Ceren'in çenesi, nihayet kadehi eline alınca açılmıştı. <<Daha önce hiç bu kadar parayı bir arada görmemiştim ben.>>

<<Sanki biz gördük kızım,>> diye karşılık verdim. <<Bilkent'de okuyoruz diye, param mı var sanıyorsun. Yaptığım onca şeyle bile anca karşılanıyor okulun masrafı zaten.>>

<<Bu günden itibaren artık okul masrafını düşünmemiz gerekmeyecek işte, ne senin, nede benim.>> Başını kaldırıp bana hayranlıkla baktı. Öyle, kızları etkilediğimde, benden duydukları hazla beraber baktıkları ifade değildi bu. Gerçekten de başarıma duyduğu bir hayranlığın bakışıydı. <<Bunu yapabildiğine inanamıyorum. Ne olacak şimdi?>>

Bende, gururla içkimden büyük bir yudum aldım. <<Ne olacağı çok basit... Ben, Murat ve şu Kaya birer milyon alacağız. Sen ve Özlem içinde 2 milyon, kendi aranızda istediğiniz gibi hesap yaparsınız.>>

Murat bizden uzaklaşıp içkisini yudumlayınca Ceren tekrar konuştu. <<Şu Kaya... Nasıl biri?>>

O kadar efsane duyunca ister istemez gerçekde kim olduğunu merak ediyordu insan onun. Tabi birde Ceren'in ona duyduğu hayranlığı da fark etmemek elde değildi.<<Adamla oturup çay sohbeti yapmadık Ceren. Karanlıktı, yüzünü bile doğru düzgün göremedim.>>

<<Parayı almaya gelecek mi peki?>>

Derin bir nefes alıp omuz silktim. Onu düşününce bile damarlarımdan soğuk bir akıntı geçiyordu sanki. <<O konuda hiç bir fikrim yok. Öyle gizemli gizemli 'bir daha görüştüğümüzde paramı almaya gelmiş olacağım' dedi ve o kadar. Bir daha nerede görüşmeyi, nasıl görüşmeyi planlıyor ama orasını bilemem. Sonuçta ne adres, nede telefonumu aldı. Yine de onun payını saklayacağım tabi. Öyle şakalaşmaya gelecek bir herif değil, o kadarını söyleyebilirim.>>

Ceren'de bir nefes aldı, şoktaydı hala daha. Kadehinden büyük bir yudum içti. <<Neden içiyoruz ki, ne alaka şimdi?>>

Bu soru beni de biraz düşündürmüşü, neden içiyorduk hakikatten. Her halde içgüdülerim gereği, içimdeki, yaşadığım zaferin coşkusunu bir çeşit parti havasıyla renklendirmek istiyordum. Alaycı bir şekilde gülümsedim. <<Kızım görmüyor musun masadaki parayı, biz artık azılı suçlularız. Suçlu dediğin içer.>> Kadehimi kaldırdım. <<Hadi iç şimdi.>>

Murat yanımıza geldiğinde üzgün bir havası vardı. <<Aslında azılı suçlu demişken...>> Kötü bir haberin geleceğini biliyordum. <<Sanırım ben memlekete döneceğim artık.>> Şaşırarak ona baktım. Ben Yaşamkent'teki evime taşındığımdan beri ikinci dairemde işlettiğim genelevin bütün sorumluluğunu taşıyordu o, bir nevi sağ kolumdu ve şimdi gitmek mi istiyordu. <<Bu çok para, baya çok hem de. Memlekete gidip, arazi alacağım ve onları işleteceğim, hayatımın sonuna kadar o şekilde rahat bir yaşam sürebilirim orada. Her zaman istediğimde buydu zaten, şöyle büyük bir bahçem olsun, domates ekiyim, biber, soğan, hayvancılık...>> Şaraptan büyük bir yudumda o içti, neredeyse kadehin yarısını tüketmişti ve sonra kadehi masaya koyup kendi payını, bir el çantasına doldurmaya başladı. Bense bir şey söylemeden omzumu silkerek cevap verdim ona sadece. Tabi ki üzülmüştüm, şimdi yeni birisini bulmam gerekecekti.

Şeytan TüyüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin