Oturduğum sitenin güvenlikçilerinin amiri olan Murat, her zaman bana sadık bir adam olmuştu. Neden olmamalıydı ki zaten, kendi maaşından çok daha fazla para koyuyordum cebine. Ayrıca muhabbeti de iyi bir adamdı. Benim tiyatro bölümünde okuduğumu öğrenince kendi hayatını anlatmıştı. Aslında o da sanata çok düşkün biriymiş de ve çok iyi müzik aleti çalarmış da, oyunculuğu filanda gayet iyiymiş gibilerinden. Hatta gençliğinde Hacettepe konservatuvarının müzik bölümünün yetenek sınavını kazanmış fakat ailesi 'sanatçılar aç, güvenilir bir hayatları yok' bahanesiyle gitmesine müsaade etmemişler. Galiba bir sebepten, asgari ücretle çalışan bir bekçinin işini, sahne sanatlarından daha iyi görmüşler. Her şekilde oğullarının yeteneği çok büyük ziyan olmuş. Gerçi bundan şikâyet etmemeliyim aslında, çünkü Murat'ın bu durumu, onu Gael'in karşısına çıkarmak için mükemmel bir adam yapıyordu. Hem oyunculuk taslaya bilen hem de yaşı tutan başka birini düşünemediğim için aradığım ilk kişi o olmuştu.
Ümitköy'de büyük bir pastanede beklemeye başlarken Murat'a bütün durumu anlatmıştım, ne yapacağını çok iyi biliyordu ve kendine güveni tamdı. Ve nihayet Gael geldiğinde, ikimizde hazırdık.
Pastanenin açık mekânına girerken Gael tedirgin bir şekilde etrafını süzüyordu. Şu anda çok büyük bir paranoyanın içinde olmalıydı, insanlar onu takip ediyordu, ona zarar vermeye çalışıyorlardı, parsanın peşindeydiler, ya da en azından o öyle zannediyordu. Şey... Aslında tabi insanlar onun parasının peşindeydi ama o insan bendim sadece.
Gael masaya oturup Murat'ı gördüğünde yüzünü ekşitti. <<Profesyonel adamım dediğinde bunu mu kast ettin? Kim bu, kirli bir polise benziyor.>>
<<Şey, yani evet polis ama... Şimdi kirli değince—>>
Ben durumu kıvırmaya çalışıyordum Murat'sa hemen araya girip hem beni hem kendisini kurtardı. <<Sorun değil, kirlide olur, kirli lafına aldırmam, alıştık artık.>>
Çok güzel. Murat, uzun süredir suçlularla haşir neşir olmuş, çok yararlı bir polis memurunu oynuyordu. Ona böyle olmasını ben söylememiştim ama Gael'in tutumu üzerine hemen böyle bir tavra geçmişti. Sahne sanatlarında buna sahne supleksi deniyordu ve uzun süreli eğitim isteyen bir şeydi ama Murat gerçekten doğal yetenekliydi bu konuda. <<Tamam bak,>> diye Murat'ın dikkatini çektim ve az önce kırtasiyeden çıktısını aldığım atmasyon kodları, bir dosya içinde Murat'a verdim. Tamamıyla Gael'in karşısında bir oyun oynuyorduk şu anda. <<Bak bu benim İsviçre'deki banka hesabım. Şunları görüyor musun, şu transfer kodlarını. Piçler beni kuruttular!>>
Murat sanki çok bir şey anlıyormuşçasına kâğıttaki anlamsız rakamlara baktı ve başını yukarı aşağı salladı.<<Seni önce takibe mi başladılar demiştin?>>
<<Evet, siyah bir Honda sedan.>>
Gael heyecanlanarak araya girdi ve elindeki dinleme cihazını gösterdi. <<Telefonumun içine böcek koymuşlar!>>
Murat, Gael'den dinleme cihazını alıp yine dikkatlice inceledi. <<Evet, muhtemelen gerekli bilgileri böyle sağlamışlardır.>> Dinleme cihazını pis bir şeymişçesine masaya attı. <<Bana hesap bilgilerini ver, paraya ulaşmaya çalıştıkları anda onları tespit edebilirim.>>
Gael hemen gerildi. <<Hayır, benim paramı kollayan adamlar var zaten, senden yapmanı istediğim şey—>>
Murat hemen sinirlenerek Gael'i kesti. <<Ah, pardon bana ne yapmam gerektiğini mi söylemek istiyorsun! Kötü piçleri nasıl yakalanacağı konusunda uzman olan sensin de bizim mi haberimiz yok? İyi bana ihtiyacınız kalmadı o zaman,>> diyerek masadan kalktı.
<<Hey, bir sakin ol tamam mı? Gidip öyle herkese hesap bilgilerimi verecek değilim ben.>>
<<İyi sorun değil,>> diyerek kestirip attı Murat ve eliyle pastaneyi gösterdi. <<Burada çok güzel çikolatalı cheescake yaparlar biliyor musun, pahalıdır ama hala hesabında paran varken harca harcaya bildiğin kadar derim.>> Sonra bana döndü ve beni azarlamaya başladı. <<Bana demiştin ki, herkes iş birliği yapacak. Sizin finansal krize girecek olmanız benim sorunum değil ki, niye beni burun kıvıracak adamlarla muhatap ediyorsun! Sizi ikna etmek zorunda mıyım ben!>>
<<İyi be tamam,>> diye çıkıştı Gael. İtiraf etmeliydim ki bu Murat tam anlamıyla bu işte ustaydı. Onu daha çok böyle oyunlarda kullanmalıydım kesinlikle.
Gael cebinden telefonunu çıkarıp bir numarayı aradıktan sonra kulağına dayayıp beklemeye başladı. <<Ama bu herifleri bulduğunda iyice canlarını yakacaksın tamam mı?>> Murat başıyla onayladı ve bu sırada Gael'in aradığı kişi telefonunu açmıştı. <<Kaya, naber,>> Kaya mı, bu adamın muhasebecisinin adı Bülent değimliydi. <<Bak dinle, şu peşimdekileri bulması için biriyle konuştum, o yüzden hesap bilgilerini...>> Cümlesinin tamamlayamadan telefonda konuştuğu kişi Gael'in sözünü kesti. Adamın yüzündeki ifade bir anda değişmişti, tabi benimde ve Murat'ında. Ne konuşuyorlardı şimdi. <<Ne dedin...>> Gael'e bakmaya devam ettim, anlamaya çalışıyordum, yoksa ifşa mı olmuştuk. Gael sinirlendi. <<Vay küçük şıllık! Tamam, benim için uygundur, çok sağ ol.>> Telefonu kapattığında hem benim, hem de Murat'ın yüzüne uzun uzun baktı. <<İyi haber beyler, görünüşe göre birlikte çalıştığım adamım, kimin benimle uğraştığını tespit etmiş, şu anda sorunumuz çözülüyor.>>
<<Nasıl çözülüyor,>> diye sordum, içimdeki bütün gerginliği yutmaya çalışarak.
Gael iç çekti. <<Tayfun, gel seninle biraz konuşalım.>>
Masadan kalktık ve biraz uzaklaşınca bana doğru eğilip sesini alçaltarak konuşmaya başladı. <<Birkaç ay önce İstanbul'da bir adamla tanışmıştım. Birlikte bir iş üzerinde çalışacağız. Belki adını duymuşsundur, Kaya Ayaz.>>
Damarlarımdaki bütün kanın çekildiğini hissettim. Nasıl oluyordu da bu herifin adı sürekli karşıma çıkıyordu böyle. <<Evet, adını duydum.>>
<<Adamın namı bol, bende başımda bir sorun olunca onu aradım. Bak nasılda çözdü hemen. Meğerse bu iş, geçenlerde takıldığım bir kadınla bağlantılıymış. Özlem diye birisiydi, daha öncede özel dedektif göndermişti peşimden.>>
Siktir, siktir, siktir! Bu Kaya denen herif gerçekten de bir şekilde Ceren'in yengesinin işle bağlantısını bulmayı başarmıştı, öyleyse beni de bulması an meselesiydi. Ama şu anda endişelenecek daha büyük bir mesele vardı ortada. <<Peki bu Özlem nerede şimdi?>>
<<Sen o işi hiç merak etme. Evini, her şeyini biliyoruz. Artık bize bir sorun olmayacak.>>
İşte poker oynamanın faydalarını şimdi görüyordum. İçimde fırtınalar kopuyordu, hayatımda hiç olmadığım kadar endişeliydim ama yüzüme baktığınızda bunların hiçbirini göremezdiniz. Sadece hafif bir gülümseme takındım dudaklarıma. <<Peki, iyi o zaman.>>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Tüyü
General FictionAilesini kaybetmiş, sevgiden yoksun bırakılmış ve reddedilmiş bir çocuk neye dönüşür? O, Ankara şehrinin en iyi dolandırıcısı, herkes onu farklı bir isimle biliyor, onunsa bir bakışı, seni köküne kadar tanıması için yeterli. Onun için hayat bir poke...