Bestekar Sokak

83 4 0
                                    

Neden bilmiyorum ama Cansu'yu ilk tanıdığımda iyi halli bir ailenin kızı olduğuna dahi bir algı oluşmuştu kafamda. Ve işin ilginç tarafı bu algıya, onu Batıkent'te vasat bir mahalleden alana kadar sahip olduğumun farkında bile değildim. Üstelik bir özel Üniveriste'de olduğu için öyle düşünmüyordum. Onunla, Hacettepe veya DTFC de tanışsaydım da aynı algıya sahip olacağımı biliyordum. Bu biraz onun hali, tavrıyla alakalı bir şeydi sanırım. Narin, güzel bir kızdı o... Tamam itiraf ediyorum sırf çok güzel bir kız olduğu için onun gelir seviyesi düşük bir kökü olduğunu farz etmemiştim. Evet, böylesine büyük bir önyargı vardı içimde, hep güzel kızların aynı zamanda birçok farklı pozitif özelliği de taşıdığına inanıyordum, mesela zeki olması, hali vakti yerinde bir ailenin kızı olması yâda iyi kalpli olması gibi.

Oysa Cansu hiçte öyle zengin aile kızı filan değildi. Onu, bu akşam için götüreceğim yere gidene kadar arabada konuşmuştuk. Aslen Mersin'liydi, babası iş makinası operatörüydü annesi de tarla işçisi. Ve hatta burada bir öğrenci yurdunu ödeyebilecek paraları bile olmadığı için bulundukları yerden, annesinin bir tanıdığı olan birisinin evinde konaklıyordu ve o kişide Ankara'nın vasat yerlerinden birinde oturuyordu.

Fakat her şeye rağmen bu gece için mükemmel hazırlamıştı kendini. Öyle çok pahalı, gösterişli bir elbise yoktu üzerinde ama etraftan bakmaya yeltenecek gözler içinde 'ben pazardan, ucuza alındım' demiyordu aynı zamanda. Ve tabi daha öncede dediğim gibi, son derece ucuz bir makyaj setiyle bile, bir sanat yapabiliyorlardı bu kızlar.

Bu gece özel bir yoğunluk vardı Ankara sokaklarında nedense. Onu, Bestekar Sokak'daki meşhur bir eğlence mekanına götürdüğümde önce yarım saat kadar park yeri aramıştım ve sonra mekanın içindeki kalabalığın dışarıya taşmış uzantısının arasından sıyrılarak ilerledik. Oysa daha saat 6 ya bile gelmemişti. Cansu'nun yüzünde büyük bir coşku vardı. Bir sevgilisi olduğunu söylemişti bana ama demek ki o çocuk, bu kızı böyle yerlere pek getirmiyordu.

İçeriye girdik, insanların uğultusu ve müzik, sağır ediciydi. Cansu'nun kulağına, yavaşça yanaşıp konuştum. <<Daha önce hiç buraya gelmişiydin?>>

Cevabı çok iyi biliyordum açıkçası. Ama ona, özel bir deneyim yaşattığımı kendi kendine itiraf etmesini istedim sadece. <<Hayır,>> dedi büyük bir mutlulukla.

<<Hadi gel bir içki alalım.>> Onu elinden tutup bara götürdüm, arkamdan zıplayarak geliyordu resmen, daha bir şey yapmaya başlamamıştık bile ama şimdiden eğleniyordu o. Ona bir içki aldım ve bar tezgâhına yaklaşıp içmeye başladık. <<Sevdin mi burayı?>>

Coşkudan içi içine sığmıyordu, <<Evet, evet hem de çok!>>

İşin doğrusu anlamıyordum, insanlar ne buluyordu böyle mekânlarda eğlenecek. Gürültü ve alkol, hepsi buydu o kadar. Ama özellikle kızlar seviyordu bu saçmalığı, bu da buralara gelmeyi, bu oyunun bir kuralı yapıyordu. Ne yazık ki bende iyi bir oyuncu olmak için kuralları kendi lehime kullanıyordum. O sırada gözlerim Gael'i aradı. Zor olmamıştı, VIP masasında çekici, Ceren'in yengesi Özlem yaşlarda bir kadınla eğleniyordu. Bu kadın onun yeni avı olmalıydı.

Tekrar Cansu'nun kulağına yanaştım, bunu her yaptığımda heyecandan kızarıyordu. <<Bir şey söyleyeceğim, yaklaş.>> Daha da çok utandı ve kızardı. Tahrik olmuş bir ifadeyle kulağını, dudaklarıma yaklaştırdı. <<Sahne supleksi çalıştığımız zamanları hatırlıyor musun, İsmail Hocayla?>> Soruma şaşmış bir halde başını yukarı aşağı salladı. <<Bu akşam o derslerin hakkını vereceksin işte.>>

Söylediğim şeylerden hiçbir anlam çıkaramıyordu, boş boş yüzme baktı. <<Efendim, anlamadım?>>

Yüzümdeki hafif gülümsemeyi hiç bozmadan VIP masasındaki Gael'i başımla gösterdim. <<Bu akşam, bu mekânda çok kötü bir adam var Cansu. Aciz kadınları bulup onların parasını sömürüp sonrada atıp kurtulan bir adam... Ve benim o adamın en iyi arkadaşı olmam lazım.>>

Şeytan TüyüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin