Bahar, Alacaatlı mahallesinin ana yolunun kenarına yeni yapılmış 4 katlı villalardan birinde oturuyordu. Anlayacağınız zengin kızıydı. Pekte şaşırdığım bir durum olmamıştı doğrusu, nede olsa Bilkent'teydim.
Ama her ne kadar zengin kızı da olsa, beni kapısının önünde siyah bir Mustang le onu almak için gelirken gördüğünde şaşırmıştı. Kırmızı, kısa etekli bir elbise giymişti üzerine. Kapıdan, benim arabama doğru şaşkın ve neşeli bir tavırla gelirken kıvırtarak yürüyordu. Halinden, tavrından, giysi seçiminden belliydi işte, ben bu gece bu kızı yatağa atacaktım.
Arabama bindi, tatlı bir şekilde kıkırdadı. <<Furkan'ın evindeki partiden ayrılırken şu eski Pickup ın yok muydu?>>
Yavaşça ona döndüm ve gülümsedim. <<Furkan gibi bir adamın partisine güzel kızlarında geleceğini bilseydim eğer...>> İmayı anlamıştı, güldü, bende bir göz kırpıp gazı kökledim ve hızla yola koyulduk.
Eline aynasını alıp, makyajına baktı. <<Bir mendilin var mı, biraz taşırmışım.>>
<<Torpido gözüne bak.>>
Eli hemen torpido gözüne gitti. Mendilden önce ilk gördüğü şey benim cüzdanımdı. Beni merak ediyordu hiç şüphesiz, tanımak istiyordu. Ve bütün kadınlar bilirdi ki, bir erkeği tanımak için, ona kim olduğunu sormak, yapılması gereken en aptalca şey olurdu. Dolayısıyla hiç düşünmeden cüzdanımı açtı, bana müdahale etme şansı bile vermemişti. Cüzdanımda en göze çarpan şey, şeffaf gözüne koyduğum, annemin fotoğrafıydı, annemle ben. Daha 1 yaşındaydım belki ve yerde bir oyuncağımla oynuyordum, annemde yanımda yatar pozisyondaydı, objektife doğru kendine güvenen ve gülümseyen bir ifadeyle bakıyordu, bense 1 yaşındaki halimle, o kocaman gözlerle bir anlam veremeden bakmıştım. Bahar gülümsedi, hemen ışığı açıp daha dikkatlice baktı. <<Bu sen misin,>> diye sordu, o kadınlara has, tiz sesiyle.
<<Evet.>>
<<Ay ne şirin bir şeymişsin sen. Buda annen o zaman.>>
Konuşurken sesimdeki duygu değişimini ustalıkla gizlemiştim. <<Evet.>>
<<Annende burada mı yaşıyor, seninle?>>
<<Hayır,>>dedim, kısaca. İnsanın halinden biraz anlayan birisi, benim şu anda huzursuz olduğumu fark edebilirdi ama Bahar, bu beceriden yoksundu.
<<Nerede peki?>>
Yutkundum ve derin bir nefes aldım. Sonra yüzümdeki buruşuk ifadeyi, bir gülümsemeyle değiştirdim hemen. <<İzmir'de. Çalışıyor, bir devlet okulunda sınıf öğretmeni.>> Bunca yıl... Ve nihayet yalan söylemek benim için çok doğal bir davranış biçimi olmuştu artık. Yüzüm değişmiyordu, duygularım, sesim, tavrım, eğer söylediğim her şey doğru bile olsaydı, şu anki halimden birazcık bile farklı söylemezdim. Keşke doğru olsaydı diyordum, keşke hiç benden ayrılmasaydı da, bu gün hala bir sınıfta, küçük çocuklara öğretmenlik yapmaya devam ediyor olsaydı. Ama hayat bazılarına çok karanlık olabiliyordu işte ve şimdi Bahar'ın bu karanlığı işitmesine hiç gerek yoktu. Benim için üzülecekti, bana acıyacaktı ve bir kadın, acıdığı biriyle yatağa girer miydi ki?
Onu, yakınlardaki Park Caddesinde bir restoranın teras katına götürdüm. Burası Ankara'nın en lüks caddesiydi. Aslında hiç önermezdim, kadınları daha ilk randevuda, pahalı restoranlara götürmeyi. En iyi ihtimalle, sizi dolgun bir cüzdan yerine koymalarını sağlardınız, en kötü ihtimalle ise 'beni etkilemek için çok uğraşıyor' diye düşünmeye zorlayarak değerinizi azaltırdınız. Ama Bahar'ı ilk gördüğümde biliyordum, o çok sığ bir kızdı, benden etkilenmişti, çünkü o gece kumar masasında herkesi ütmüştüm ve sonra hiç korkmadan ona gidip hava attım. Şimdide onu bir spor arabayla evinden alınca, sonrada pahalı restoranlara gidince beyni kas gösterisi yaptığımı hiç düşünmüyordu bile, sadece zengin ve güçlü biri olduğuma inanarak gözleri dönüyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/197369109-288-k771380.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Tüyü
Ficção GeralAilesini kaybetmiş, sevgiden yoksun bırakılmış ve reddedilmiş bir çocuk neye dönüşür? O, Ankara şehrinin en iyi dolandırıcısı, herkes onu farklı bir isimle biliyor, onunsa bir bakışı, seni köküne kadar tanıması için yeterli. Onun için hayat bir poke...