Ne diyebilirim, ben basit bir adamım. Yaşam tamamen fiziksel bir şey değilimdir, o yüzden bende tamamıyla fiziksel bir insanım. Benim için mutluluk fiziksel bir şekilde gele bilir sadece, hayattan tatmin olmak için elle tutulur, gözle görülür şeylere ihtiyacım vardır. Bu yüzden birkaç dakika içinde zengin olacağımdan ötürü içim içime sığmıyordu. Yanımda, arabanın kaportasına dayanarak bekleyen Murat'da öyle. İkimizde hayatımız boyunca görmediğimiz, hata bırakın görmeyi hayal edemeyeceğimiz kadar paraya konmak üzereydik. Amerika'da şu Kaya'nın arkadaşı Cletus'la iş yaptığımda kazandığım para beni havalara uçurmuştu, şimdi gelecek parada benim payım onun 3 katından bile fazla olacaktı.
Murat ve ben, Gael'in, yolun karşısında Bülent le, hukuk bürosunun önünde tartıştıklarını duyabiliyorduk. Bülent, isteksizce ona içi dolu spor çantasını uzattı. Ne dediklerini duyamıyordum ama Bülent tehdit ediyordu halinden anladığım kadarıyla ve Gael'de sinirlenip bağırıyordu, çantayı adamın elinden kaparken. Bülent şöyle bir çevresini süzdü, eğer sabah vakti, sokak ortasında olmasalardı, oracıkta Gael'i alı koyabilirdi muhtemelen ama şimdilik gitmesine izin verdi ve Gael yüzündeki geniş gülümsemeyle bize döndü. Sokaktan karşıya geçerken adımları sanki mutlu bir çocuk gibiydi. Niye bu kadar mutluysa, servetini kaybetmek üzereydi. Muhtemelen yaptığını, pardon yapmış olduğunu sandığı şeyden kurtulacağı için, böyle yaptığı yaramazlıktan sıyrılmış çocuk edası vardı üstünde.
Bize doğru gelince çantayı kaldırıp küçük bir kahkaha attı. <<Kim demiş cinayetten sıyrılamazsın diye...>> Çantayı Murat'a uzattı. <<5 milyon dolar, hepsi burada. Şimdi her şeyi temizle bakalım.>>
Murat, Gael'e az önce hazırlamayı bitirdiğim sahte pasaportu ve bileti verdi. Bunlar için sabahın köründe bana sahte kimlik çıkaran Ulus'daki bağlantımı uyandırmam gerekmişti ve onunla birlikte hazırladık. Öyle çok iyi şeyler değildi bunlar, Gael bu bilet ve pasaportla havaalanında gişeden öteye geçemezdi ama onun gerçek sanması yeterliydi. <<Merak etme Gael, 1 saat sonra, bütün Özlem olayı hiç yaşanmamış gibi olacak,>> dedi Murat, yüzündeki gülümsemeyle.
Gael pasaportu ve bileti alıp inceledi. Sonra neşeli bir kahkaha attı. <<Tayfun, dostum, seninle tanışmak çok güzeldi.>>
<<Seninle de öyle kanka,>> dedim ve birbirimize sıkıca sarıldık.
<<Bir gün Madrid'e ziyaretime gel, birlikte ava çıkarız.>>
Muzip bir şekilde güldüm. <<Gelecek mükemmel olacak dostum.>>
Arabasına atladı ve gazı kökleyip hızla uzaklaştı. Kendini, Madrid'e güzel kızların ve eğlencenin memleketine gittiğini sanıyordu, oysa tek gittiği havalanın sorgu odası olacaktı.
Murat ve ben birbirimize baktık. Murat kendini tutamadı ve elindeki 5 milyon değerindeki spor çantasını kaldırarak gürültülü bir kahkaha kopardı. <<Demir, Tayfun adın her neyse artık, sen müthiş, inanılmaz, dahi, süper bir herifsin be!>>
Ağzımın kenarıyla güldüm. <<Hadi gidelim.>> Arabaya atladık ve Murat, doğruca benim evime sürdü. O sırada telefonumu çıkarıp Ceren'i aradım.
Ceren'in sesi uykulu geliyordu, onu uyandırmıştım belli ki.<<Of Tayfun ya, sabahın köründe ne istiyorsun yine?>>
<<Ceren tatlım, bu gün okula gitmeden önce bana uğra. Çayyolu'ndaki evime... Sana bir sürprizim var.>>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Tüyü
Narrativa generaleAilesini kaybetmiş, sevgiden yoksun bırakılmış ve reddedilmiş bir çocuk neye dönüşür? O, Ankara şehrinin en iyi dolandırıcısı, herkes onu farklı bir isimle biliyor, onunsa bir bakışı, seni köküne kadar tanıması için yeterli. Onun için hayat bir poke...