Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
acı kahve telveyle ahlarda kalanlar kırk yıllık bir hatırla hayatlarımızsa sadece bir satırla son bulacak. tıpkı bir ıslığın fısıltıya dönmesi gibi yeller bizi yad ederken unutulacağız. bağıracağız, lakin sesimiz duyulmayacak kısık adımlarla yürürken kendi yolumuzu korkusuz görüneceğiz yorganın altındaki bir çocuk gibi. ıssız ve yalnız bir yolun kaldırımları dahi ürkütecek bizi pireller tellal olup hayallerimizin peşine düşüverince anlayacağız ki büyümüşüz. göreceğiz ki ürktüğümüz çağ, çağlayan bir dere gibi mahvedivermiş her şeyi herkes nefretini kusmuş, belki de hayat bize küsmüş olacak. bitti dediğimizde başlayan başlangıçlar yaşayacağız. unutma beni çiçeklerini hediye ederken bizlere verilmiş çiçekleri de unutacağız hayat bize küsmüş olsa da arsız bir bedevi gibi bir serap uğruna ondan kopamayacağız da belki, olsun deyip sineye çektiklerimiz uykularımızda bize senaryolar kuracak. olmasın dediklerimizse içlerde bir umut.. ya olsaydı diye kemirecek tilkiler beyinlerimizi pişman olmayıp perişan olmaktansa bazen pişman olmayı yeğleyecek kalplerimiz. hassas bünyelerimizin nezleye tutulduğu gibi kalplerimiz de tutulacak. uzun süredir gözbebeği gibi kullanılan porselenler gibi kırılganlaşacağız. elimiz ayağımız tutmasa dahi söylenmekten çekinmeyeceğiz. tıpkı bir misafir çocuğu gibi, ağlaya ağlaya zafer sandıklarımızı biriktireceğiz avuçlarımızda. sonra o, bu, şu, sen, ben, biz azrail'in nefesini ensemizde hissedip yaşadıklarımızın omuzlarımıza abandığını hissettiğimizde artık her şey için belki de çok geç olacak bir ihtimal daha var diye inlerken sevgili müzeyyen plakçılarda, dizlerimiz tutmasa dahi henüz erken diyeceğiz yitip gitmek istemeyeceğiz hem de tükenirken. direniyoruz ama tükeniyoruz sıkı tutun insanoğlu, yolumuz uzun.