Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bir yağmur damlası düştü kısacık sarı saçlarına, Bir damla hissetti daha üşümüş teninde Yanağında hissettiğinde ayırt edemedi onu Ruhunun sağanaklarından
Zaten zaman geçirmez bir yağmurlukla Korurdu zihni. Duyguları uçmuş fotoğraflarını. Bir damla eksik ya da fazla, Silemezdi hiçbir şey onları. O ki bir ömürlük huzurunu Değişmez birkaç kareye sığdırmıştı Duyguların ağırlığına sahip olan olmayan, Ruhundan sesler taşıyan ya da taşımayan Bir damla daha Hiç fark etmezdi ona, Eskitemezdi artık onu.
Ne sağanaklar geçirmişti onun gökyüzleri, Ne rüzgarlara savurmuştu o, Umutlarında yüzdürdüğü yaprakları. Ne sessiz ağıtlarını Hangi dalgaların kucağına saklamıştı, Acısının nefesini duyursun diye Kayalara çarpan ıslıkları
Ne günahlarını bulutlara hapsedip, Yağmurlarında ruhunu yıkamıştı. Hangi zamanın adımları altında ezilmiş hayatları, Yok olmaya yüz tutmuş anıların Sonsuzluğa kaydırmıştı yanaklarında.
O damlayı da öyle düşürecekti bedeninden. Kaybettiği her hayat gibi, Ruhunu yaşlandıran her yaş gibi, O sanki hiç teninde var olmamış gibi, Hiç hayatına deyip geçmemiş gibi, Bir nefes daha alacaktı. Bir nefes daha... Ta ki tüm nefeslerini Damla damla dökünceye dek.