****Koluna girdiğim adamın kolunu destek vermek amacı ile sıktığımda bacaklarının titrediğini fark etmiş, ellerimi beline sarmıştım.
Jennie'nin ölüm haberinin üzerinden 4 gün geçmişti. Bugün 5. Gündü.
Bu kadar geç olmasının sebebi ise sinir krizi geçiren Taebaek ve ebeveynler olmuştu. İki gün süre ile hastaneye yatırılmış ve sakinleştirici iğneler ile uyuklatılmışlardı.
Ben ise bu iki gün boyunca ordan oraya koşuşturmuş ve adeta bir yaşam koçu kesilmiştim.
Tamı tamına 4 kilo vermiştim. Zaten fazlasıyla cılız olan bedenim daha da zayıflayınca aynadaki görüntümden tiksinmiştim.
Güçsüz bedenim ile hala yanımdaki koca bebeğe destek vermeye çalışırken ellerimin titremesine engel olamamıştım. Taehyung bunu farketmiş olmalı ki kafasını bana doğru çevirip konuşmaya başlamıştı.
"Yemek yemedin mi sen?"
Azarlarcasına konuştuğunda şuanki durumumuza bakarak bunu düşünmesi kaçınılmaz derecede tuhaftı.Bütün sorun benim yemek yememem miydi?
Jennie ölmüştü!
Belki de bu gerçeği kabullenmek istemiyordu. Sırf bu yüzden bana böylesine bir soru yöneltmişti.
Kaçmaya çalışıyordu
"Yedim."
Diyerek kısa kesmiştim. Aklı beş karış havada birisiyle böyle bir durumda bu muhabbeti çeviremezdim.Kaçmaya çalıştığı gün gibi ortadaydı işte...
Gözlerimi ölmekten beter olmuş Baekhyun'a çevirdiğimde o da gözlerini bana çevirmişti.
Lütfen ölme diyen bu gözler, şimdi çok boş bakıyordu.
Gözlerini kaçıran taraf ben olmuştum. Onun gözlerine bakabilecek cesareti kendimde bulamamıştım.
Toprağa doğru yol alan siyah tabut, aramızdan geçtiğinde biz de onu takip etmiştik. Kazılan çukura konan tabut; içimizi karartan cinstendi.
Jennie bir melekti, bembeyaz bir melek. Neden siyahlara bürünmüştü ki şimdi?
Gözlerim Taehyung'u bulunca gözünden birer birer akan yaşlar dikkatimi çeken ilk şey olmuştu. Isırmaktan yer yer kanayan dudakları onu takip etmişti.
Kolunu daha da sıkmaya yeltendiğim sırda kolumdan çıkmış, gitmişti.
Koşarak gidiyordu sadece. Nereye gittiğini kendisi bile bilmiyordu.
Baekhyun bana 'ne oldu?' Dercesine bakmaya başladığı sırada, ellerimi kaldırıp başımı 'sorun yok' anlamında iki yana sallamıştım.
Gitmesine izin vermem gerekiyordu çünkü. Kaldıramayacağı şeyler yaşamıştı ve daha fazlasını yaşamaya takati kalmamıştı.
Çünkü o, benim gitmeme izin vermişti.
***
"Taehyung, aç şu kapıyı!"
Diye bağırmıştım tekrardan. Kapıya savurduğum tekmeler hiçbir işe yaramadan bana geri dönüyordu. Bulanıklaşan görüş açımdan dolan gözlerimin varlığını farketmiş ve hızla silmiştim. Ellerimin titremesine izin vermemeye çalışıyordum fakat bana inatla daha da çok titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic||Rosemin
Fanfiction🥀Ben yine de ısrarla senin bahçende büyümek isteyen bir papatya olacağım.. Pjm|Pch