|final|

1.3K 74 75
                                    



***

Gözlerim yanımdaki bedeni es geçerek cama takıldığında, onu görmeyi diledim. Belki de görebilirdim.
Onun ruhu da usulca bütünleşmişti bulutlarla. O şuan rahat bir şekilde bulutlara yaslanmış, geride kalanları izliyordu. Ben ise korkak gibi kaçıyordum geçmişimden. Onunla yüzleşmeye cesaretim yoktu. Hiçbir şeyle yüzleşmeye cesaretim olmadığı için yaka paça kaçıyordum şuan. Ama belki de çok geç anlayacaktım geçmişin benim peşimi asla bırakmadığını. Gittiğim yere de geldiğini ve uzaktan beni gülerek izlediğini...

"Hoşgeldiniz efendim, ne alırdınız?" Gözlerimi bir saniye bile camdan çekmemişken Taehyung'un dürtmesiyle kafamı çevirdim. Boş bakışlarımı üzerinde gezdirirken dudaklarını araladı yavaşça.
"Ne istiyorsun?"

Kafamı iki yana salladım ve tekrardan cama diktim gözlerimi. Keşke en başımdan kullansaydım şuanki olgunluğumu.
"Hadi ama Chaeyoung, kaç gündür doğru düzgün bir şeyler yemedin."
Gözlerimi görmeyeceğini bile bile devirdim. Şuan onunla konuşacak kadar enerjim yoktu ve olanı da harcamayacaktım. Gideceğim yerde lazım olacaktı çünkü.
"Sen ne alacaksan bana da aynısından al."

Taehyung bir şeyler söylerken onu bile duymamıştım. Gözlerim bile dolmuyordu artık. Mutsuzluk sinmişti üzerime ve bu benim yüzümdendi. Yakınmaya yada şımarmaya hakkım yoktu. Ben onunla en iyisini hayal ederken şuan ise en kötüsünden kaçıyordum. Sonbaharın sonlarına doğru, havalar soğuduğunda, ellerini tutup beraber dönme dolapa bindiğimizi hayal ederek uyuyordum her gece. Benim yüksekten korktuğumu bildiği için binmememiz konusunda ısrar edeceğine emindim. Fakat doğru olmayan şeyler vardı. Ben yüksekten değil; düşmekten korkuyordum. Ve şuanda çok iyi düştüm. En fazla ne olabilir ki diye düşünüyordum.

En fazla ne olabilir ki?

Hayatımızı çıkmaza iten söz bu. Her zaman kötünün de bir tık kötüsü vardır elbet. Bunu yaşayana kadar da kimse farketmez. Ben farkedeli oluyor baya. Jennie öldüğünde de bu sözü söylemiştim. Evet, bakın! Kötünün de kötüsü varmış.

Taehyung ellerimi tuttuğunda derince bir nefes aldım ve yüzümü ona çevirdim. Gözlerime ilk takılan özenle yapmış olduğu siyah saçlarıydı. İki yana ayırmıştı ve gözlerinde de saçlarının renginde kemik bir gözlük vardı. Onun mükemmelliğinin yanında ben tam bir kepazeydim. Dağınık topuz yaptığım sarı saçlarım, ayağıma giydiğim siyah botum ve üzerimdeki aynı renkte olan pantolon, kazak, mont üçlüsü.

Her günüm yas içinde geçtiğinden midir bilinmez, bu renk bana yapışmıştı. Kendimi huzurlu hissetmemin sebebi ise yanımdaki kişi değildi. Neden kendimi huzurlu hissedeyim ki? Huzuru kendi ellerimle yok etmişken nasıl huzuru geri çağırabilirdim?

"Artık iyi olacağız Chae, gidiyoruz bak. Beraber iyi olacağız."
Kafamı aşağı-yukarı salladım.

Her şey iyi olacakmış, peh! Bu hayal gücünüzü edebiyat dersinde de kullanıp kalmamanızı tavsiye ederim gençler. Fazla yüksekte uçuyorsunuz.

Sıkıca yumdum gözlerimi. Düşünme chae, düşünme. Düşündükçe ölüyorsun. Düşünme!
Taehyung kollarının arasına alınca beni, kafamı göğsüne yaslayıp ellerimi beline sardım. Portremiz oluşturulsa aynen şöyle olurduk.

Saat 17.00 civarında Seul- Paris uçağına binmiş ve uçuyorduk. Uçağın içinde birbirine sarmaş dolaş olmuş bir şekilde duruyorduk. Taehyung benim saçlarımı okşayıp ara sıra da minik öpücükler konduruyordu. Ben ise elini tutmuş, kafam göğsünde hayatı sorguluyordum. Ne yani, Fransaya gidince her şey düzelecek miydi. Gözlerim yavaştan kapanmaya başladığında uyumak için en iyi zamanda olduğumun farkındaydım. Güzel kokusu doldurunca ciğerlerimi gözlerimi kapattım ve herşeyin iyi olmasını dileyerek uyumaya başladım.

Magic||RoseminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin