|3.8|

762 70 57
                                    



***

Şişen gözlerimi büyük bir  kalabalığın olduğu koridorda gezdirirken dedikoduların çokça saptırılıp yayıldığını anlamam kısa sürmüştü.
Jiminin ölümüne sebep olduğumu fısıltılardan duyabiliyordum. Belki haklılardı belki değillerdi. Evet, Jimin ölmüştü. Ama benim yüzümden mi ölmüştü? Evet, benim yüzümden ölmüştü.

Nefes almamı istemeyecek olmalı ki kalbim, kan pompalamayı uzun süre önce bırakmıştı.  Sıkışan göğsüm ve kesik nefeslerim eşliğinde kendimi sınıfa atmış ve sıramda küçülmüştüm. Görünmemeyi çok istiyordum. Kimse beni görmesin ve ben burada acıdan geberiyim.

Taehyung sırtımı hafif sıvazlayınca hüzünlü gözlerimi ona çevirdim. Biliyordum. Bana destek olmaya çalışıyordu ama o da diğerleri gibi düşünüyordu. Biliyordum.

Sınıfa giren kalabalık ve hemen ardındaki öğretmen ile gözlerimi çevirmeye gerek duymamıştım. Buna rağmen onca kalabalığın rahatsız edici bakışlarını üzerimde hissediyordum. Herkes tek tek yerine oturunca kısa boylu kadın söze başladı.

"Günaydın gençler, öncelikle biliyoruz ki okulumuzda istemeyeceğimiz olaylara şahit oluyoruz. İki arkadaşınız belli olmayan sebeplerden ötürü artık aramızda değiller. Bu yüzden bazı psikolojik seminerler yapıyoruz ve yüksek güvenlikli bir okul haline geldik. Hiçbir şey sizin canınızdan önemli değil arkadaşlar. Dersler, notlar hiçbir şey. Kendinize iyi bakın." Dedi ve gitti.

İki arkadaşımız öldü. İkisi de benim yüzümden öldü. İkisi de benim yüzümden şuan burada değiller. Hayalleri de bedenleri gibi yok oldu ve buna ben sebep oldum.

"Nelere sebep olduğunu görüyor musun?" Dedi en az benim kadar suçlu olan ses. Ellerim ile gergince kalemi tutarken cevap verme gereği duymamıştım. Veya verememiştim.

"Şimdi değil Eun Ji. Uğraşmanın ne yeri ne de zamanı."
Kahkaha sesi kulaklarımı doldururken düştüğüm durumu sorguluyordum. Her şeye sebep olan birisi bile gelip benim suçlu olduğumu savunuyordu ve ben ağzını yüzünü benzetmek yerine oturduğum sıraya daha da gömülüp sessiz kalıyordum.

"Öyle mi? Ne zaman uğraşayım peki avukat Kim Taehyung? Randevu da almam gerekir mi?"

"Eun Ji, boşver şu sürtüğü. Gel gidelim."
İsminin Nancy olduğunu öğrendiğim sarışın kız, kolunu tutup onu çekiştiriyordu.

"Görüşeceğiz, en kısa zamanda görüşeceğiz Park Chaeyoung."

Kapüşonumu kafama geçirdim ve kafamı sıraya gömdüm. Uyuyor imajı çizip hayatı sorgulamak mı? En sevdiğim. Sırtımda hissettiğim elin sahibini çok yakından tanıyordum. Ya da tanımıyordum. Kafamı kaldırdığımda beklediğim kişi olmadığını anlamıştım. Jungkook kan toplamış gözlerini yüzümde gezdirdi ve kısık sesle tereddütle sordu.
"İyi misin?"

Evet, evet. Çok iyiydim. Sevdiğim adam benim yüzümden ölmüştü. Ben daha ona seni seviyorum diyemeden gitmişti. Jennie benim yüzümden intihar etmişti. Bir ölüm yetmezmiş gibi iki ölümle vicdanımı çürütüyordum. Harikaydım. Taehyung sevgilisinden ayrılmıştı ve bunun benim yüzümden olduğunu biliyordu. Belkide bana güvenip güvenmemek konusunda çoktan karar vermişti ve ilk yalnız kaldığı zamanda polisi arayıp beni ihbar edecekti. Bunlar yetmezmiş gibi okuldaki gereksizlerin dedikoduları ve tiksindiğini belli eden bakışları altında eziliyordum. Kesinlikle iyiydim.

Cevap vermedim ve kafamı tekrardan sıraya gömdüm. Ne dedikleri az çok duyuluyordu ama ben ne dediklerini algılayacak kadar sağlıklı değildim. Ellerimi tutan iki kemikli el de kendimi daha iyi hissettirmişti. Jungkook ve Taehyung.

Magic||RoseminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin