(Ben neden bu bölümü 'Seni sevmek güzel' marşı ile yazdım?"****
"Nereye gidiyoruz?"
"Evime."
Taeyong söylediğim sözler üzerine arabayı çalıştırmış ve sürmeye başlamıştı. Gözlerimi bir saniye olsun yoldan çekmezken, yanımdaki bedenin ara sıra bana kaçamak bakışlar attığını hissedebiliyordum.
"Sen cidden iyi misin Chae?"
Gözlerimi devirmiş ve yüzüne bakmaya başlamıştım."Ne o, delirdiğimi falan mı düşünüyorsun?"
Sinirle nefesini vermiş ve gözlerini yolda kenetlemişti."Ben öyle mi dedim? Seninle de iki kelime konuşulmuyor."
"Bak Taeyong, yaşadığım bu boktan şeylerin şokunu hala atlatamamışken gelip bana saçma sapan sorular soruyorsun. İyiysem ne değişecek?Eğer izniniz olursa kafamı toparlamak istiyorum. Yada deliliğin kaçıncı evresinde olduğumu da araştırabilirim istersen?"
İkimiz de aynı anda göz devirmiş ve başka yerlere bakmaya başlamıştık.
"Pekala."Demişti trip atmaya çalışarak. Belkide fazla sert çıkışmıştım fakat umrumda değildi. Kafam bok çuvalı gibiydi zaten.
"Dursana."
Demiştim kenardaki açık büfeyi ellerim ile işaret ederek. Bana önce anlamsızca bakmış, ardından arabayı durdurmuştu. Araba durunca arka koltuğa fırlattığım çantamı almış ve arabadan çıkmıştım. Kapıyı kapatmadan seslenmiştim.
"Özel olarak istediğin bir şey var mı?"Kafasını olumsuz anlamda sallayınca üstelememiş ve kapıyı kapatıp büfeye girmiştim. Arkamdan 'kırdın kapıyı' diye söylendiğine adım gibi emindim. İstediğim şeyleri adama söylediğimde bana tuhaf bir şekilde bakmış ve poşete doldurmuştu.
"Kimlik?"
Demişti elini bana doğru uzatarak. Bakın şu zamana kadar kimse benden kimlik istememişti evet. Bunun küçük çaplı şokunu atlatmaya çalıştığım sırada kafamı da çalıştırmaya çalışıyordum. Bunları alıp kaçmak çok saçma olurdu.Çalıştır saksıyı Rose.
"Bir dakika lütfen, kimlik arabada kalmış." Elime telefonu almış ve arabadaki mavi saçlıyı aramaya başlamıştım. İlk çalışta açınca vakit kaybetmeden kulağıma götürmüş ve konuşmuştum.
"Taeyong, KiMlİk getir arkadaşım."
"Ne kimliği."
"Birleşik Arap Emirliklerinden aldığımız vatandaşlığın kimliği. Gerizekalı! KiMlİk getir."
"Haaaa KiMlİk."
"Eveeeet, KiMlİk. Sonunda anladın."
"Ne uğraştırdın ya. Neyse tamam."
Sessizce küfür edip telefonu suratına kapatmış ve karşımdaki adama bakmıştım. 65-70 yaş aralığındaydı yüksek ihtimalle. Kafasına taktığı beyaz örümcek ağına benzeyen şeyi ilk defa görüyordum. Saçları sakalları beyazlaşmış ve teni ile bir olmuştu. Elinde tuttuğu tuhaf taşlı kolyeyi elinde çevirip bir şeyler sayıklıyordu.
Böyle bir adamın bu dükkanda ne işi vardı cidden merak ediyordum.
"Ne zaman gelecek arkadaşın?"
Adam sevecen bir tonda konuşunca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı kapı tarafına çevirmiştim."Geldi bile."
Demem ile Taeyong, kapıyı tekmeleyerek girmiş ve yanımda belirmişti. Yaşlı adam şaşkınlıkla bize bakarken kahkaha kopmuştu dudaklarımdan.Yaşlı başlı adam, ölecek şimdi bizim yüzümüzden.
Taeyong elindeki silahı yaşlı adama doğru doğrultunca adam titremeye başlamıştı bile. Elleri ile 'teslimim' işareti yapmış ve hemen kasayı açmıştı. Taeyong ile şaşkınlıkla birbirimize bakarken adam kasadaki bütün parayı bir torbaya koymaya çalışıyordu.
"Biz para istemiyoruz peder."
Demişti Taeyong kalın sesi ile.Adam duymamış ve işine devam etmişti. Taeyong göz devirince ben de ister istemez devirmiştim. Onun göz devirmesine göz devirmiştim resmen.
"Moruq para istemiyoruz diyorum."
Yüksek ihtimalle adam transa geçmişti. Titreyen elleri ile bütün parayı kasaya doldurmaya çalışıyordu fakat elleri buna pek izin vermiyordu. En sonunda benim bağırmam ile yerinde sıçramış ve 'lütfen öldürmeyin beni' demeye başlamıştı."Amca, şunları alıp gideceğiz ne yapıyon sen?"
Elimdeki parayı adama uzatmış ve korkulu gözlerini izlemiştim. Adam titreyen bedeni ile parayı alınca konuşmuştu."Beni öldürmeyecek misiniz?"
İkimiz de aynı anda kahkaha atınca adam daha da bir gerilmiş ve yüzümüze bakmaya başlamıştı.
"Ya yok amca, şimdi parayı veriyoruz kimliğimiz yok. Bizi idare et tamam mı?"
Adam hemen kafasını aşağı yukarı sallamış ve poşeti bize doğru uzatmıştı. Taeyong şişe dolu poşeti alınca elindeki silahı almış ve tetiği çekmiştim. Adam ellerini yine kaldırmış ve gözlerini sıkıca yummuştu.
Silahı sıkmanın verdiği heyecan ile gülerken, adam silahtan çıkan ses ile öldüğünü zannetmiş be elini kalbine koyarak yerde uzanmaya başlamıştı.
Cidden öldüğünü zannetmişti. Silah oyuncaktı.
Kapıdan kahkahalarımız eşliğinde adeta tepinerek kaçmış ve arabaya atlamıştık. Gece gece güzel maceralar yaşamış ve bu gülüşümüze eve gidene kadar da devam etmiştik.
***
"Sen ciddi misin?"
Biradan büyük bir yudum daha aldım. Boğazımdan geçen maya tadı önce midemi bulandırsa da sonrasında hoşuma gitmişti."Evet, ne çok olay değil mi?"
Arkasına yaslanmış ve kafasını iki yana sallamıştı. Şaşırmışa benziyordu."Evet ama aklım bir konuya takıldı."
Gözlerimi söylemesi için kırpıştırıp bir yudum daha aldım. Koltukta daha da yayılırken konuşmaya başladı."Teyzemden bahsettin, yani gri gözlü şahıs teyzemizse eğer. Sana söylediklerinden de bahsettin. Şimdi bu çocuğun senin karşına çıkıp bunları söylemesi çok tuhaf. Neden onun kılığına girsin ki?"
Bitirdiğim bira şişesini masanın üzerine bırakıp yenisini açtım. Şişe dudaklarıma gitmeden önce sıkıntıyla nefes verdim ve cevapladım.
"Aslında aklımda bir şeyler var. Hem de büyük şeyler. Ama ben neden birisinin kurban gittiğini anlayamıyorum sadece. Bu canımı hepsinden daha da çok sıkıyor."
Olabildiğince yayıldığı koltuktan hızla kalktı ve masadaki telefonu eline aldı. Gözleri beni bulunca kafamı sallamakla yetindim sadece.
"Efendim?"
"......"
"Chaeyoung'ta kalacağım.
"....."
"Pekala bekliyorum."
Telefonu kapatıp elindeki şişeyi kafasına dikince yüzünü buruşturmuş ve öksürmüştü. Gözlerim ile onu takip ederken sormuştum.
"Kimdi O?"
Bir yudum daha alıp cevapladı.
"Teyzem, burada kalacakmış."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic||Rosemin
Fanfiction🥀Ben yine de ısrarla senin bahçende büyümek isteyen bir papatya olacağım.. Pjm|Pch