Bölüm 20: "Tek uğraş."

50K 2.8K 290
                                    

"Önceden Ömer ile aranda bir şey var mıydı?" Annemin sorduğu soruya belli etmemeye çalışarak cevap verdim.

"Hayır... Ama buraya geldiğinde bir şeyler hissetmiştim sanki. Onun dışında herhangi bir şey geçmedi aramızda. Ki sen de biliyorsun, anne. Geldiklerine ben de çok şaşırdım. Tahmin etmemiştim." Başını salladı.

"Nasıl da saklamış seni sevdiğini. Aklıma bile gelmezdi."

"Benim de," diye mırıldandım. "Ama mutluyum. Bir tereddüt yok içimde."

"Tereddüt olmasın zaten," diye cevap verdi. Biraz düşünceli gibiydi. Tepki vermedim ama ne olduğunu da merak ediyordum.

"Bir sıkıntın mı var?" diye sordum en sonunda. Gözlerime baktı.

"Birkaç aya evlenirsin. Ömer çok beklemez. Zaten durumu da iyi. Hiçbir masraftan kaçınmıyor." Başımı salladım. Ama hâlâ anlayamamıştım sorunun ne olduğunu.

Ben gidiyorum diye mi böyleydi?

"Sorun ne peki?"

"İstanbul'a gideceksin. Yani... gidiyorsun işte." Burukça gülümsedim.

"Bu sizin için sorun değil bence." Verdiğim cevaptan sonra burnum sızladı. Gözlerim yanmaya başladı.

"Sena-"

"Hayır," dedim sözünü keserek. "Bir şey söyleme, anne. Bu zamana kadar neler yaşadığımı bir tek ben biliyorum ve senin bence bir yorum yapmaya hakkın yok. Neler hissettiğimi tahmin bile edemezsin." Bakışlarını yere çevirdi.

"Neyim ben anne? Evlatlık mıyım da, o kadar muameleye maruz kaldım?" İçimdeki öfke beni yönetmeye başlayınca sustum. Çünkü öfkelenince kendimi kontrol edemiyordum. Annem iç çekti.

"Boş ver kızım. Bilmiyorum işte. Bilmiyorum..."

"Neyi bilmiyorsun?!" diye bağırdım. "Bana öyle davranmanızın bir sebebi yok mu yani? Ciddi misin?" Kaşlarını çattı.

"Sus artık, Sena! Haddini aşma." Güldüm sinirle.

"Yine o buz kütlesine geri döndün. Yine soğuk haline büründün. Ve yine ona sığınıyorsun." Başımı iki yana salladım. "Bence de anne. Boş ver. Eminim saçma bir sebeptir. Burası hep cahil. Eminim biri doldurmuştur sizi. Siz de hıncınızı benden aldınız bu zamana kadar." Cevap vermesine izin vermeden odama gittim. Kapıyı açıp içeri girdim ve derin bir nefes alıp verdim.

Kapıyı kapatıp yaslandım ve elimi göğsüme koyup sakinleşmeye çalıştım. Hiçbir şeyin mutluluğumu bozmasına izin veremezdim. Ben artık nişanlı biriydim.

Evet, Ömer ile bütün hazırlıkları tamamlayıp geçen haftasonu nişanlanmıştık. Şimdi ise düğün için planlar yapıyorduk.

Ömer ile güzel bir hayat kurmak istiyordum. Özellikle de huzurlu bir hayat.

***

"Neyin var senin? Sesin biraz durgun sanki." Ömer'in söyledikleri ile çektim.

"Annemle atıştık biraz."

"Konu ne?"

"Boş ver," diye mırıldandım. "Aynı şeyler. Her zaman aynı şeyler." Nefesini dışarı verdiğini duydum.

"Sıkma canını, güzelim. Az kaldı." Gülümsedim.

"Biliyorum." Telefonu diğer kulağıma aldım.

"Akşam yemeğini yedin mi?" diye sorduğumda güldü.

"Yedim yedim. Peki ya sen?"

"Yemedim," dedim homurdanarak. "Canım istemiyor."

"Hatay kızı," dedi uyarıcı bir ses tonuyla. "Kendine dikkat etmezsen görüşürüz seninle." Güldüm.

"Canım istemiyor, Ömer."

"Olsun. Yine de bir şeyler yemeye çalış. Hasta olacaksın."

"Tamam," diye mırıldandım.

"Canımın içi," dedi o da mırıldanarak. "Sıkma canını. Biraz daha dayanmamız gerek. Seni şu an yanıma almayı çok isterdim ama işte... sabretmemiz gerekiyor." Yatak örtüsüyle oynayıp cevap verdim.

"Biliyorum. Sadece sıkıldım aynı şeylerden. Belirsiz konulardan sıkıldım. Cevabı belli olmayan sorulardan da sıkıldım." İç çekti.

"Anlıyorum seni. Ama yapacak bir şey yok. Onlar öyle gelmiş, öyle de devam ediyorlar. Kimseyi değiştiremeyiz."

"Haklısın," diye cevap verdim. Sonra da tebessüm ettim. "Neyse... biz hayalimizdeki eve odaklanalım. Düğünümüze odaklanalım."

"Ha şöyle," dedi gülerek. "Sen bir tanesin, Hatay kızı." Kıkırdadım.

"Abartma."

"Evlendiğimizde benden kaçışın olmayacak ama," dedi eğlenen ses tonuyla.

"Ömer," dedim uyararak. "Edepsizleşme." Güldü.

"Ne var kızım? Karı koca olacağız. Kollarımın arasından çıkmayacaksın. Kaçamazsın benden." Yanaklarımın ısındığını hissettim.

Düğünün gecesi...

Herhalde heyecandan bayılır, kalırdım öylece.

"Kapat artık şu konuyu," dedim utana sıkıla.

"Şu anki yüz ifadeni görmeyi o kadar çok isterdim ki." Sözlerine gülümsedim.

"Benimle uğraşmaktan vazgeç." Cıkladı.

"Aksine, buna alış. Bundan sonra tek uğraşım sensin." Gülümsemem genişledi.

Bundan emindim.

Zaten tek uğraşı olmaktan şikayetçi değildim. Kim olurdu ki?

DOKTOR ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin