Herkes bir bedel öderdi mutlaka. Bu dünyada olmasa bile öteki dünyada. Kimin ne bedel ödeyeceğini bilemezdik. Ama bedel ödeyen kişi yakınımız ise buna tanık olmak epey zordu.
Babam...
Geçen dört günün ardından uyanmıştı tam olarak.
Tedirginlik, stres, yorgunluk ve üzüntünün bolca yaşandığı bu birkaç günün sonunda babam uyanmıştı. Ama uyanmamayı diledi uyandığında. Onu henüz görmemiştim. Büyük abim dışında da kimse görmemişti.
Ondan başka kimseyi kabul etmiyordu. Neyden dolayı olduğunu bilmiyordum tam olarak ama en azından bir fikrim vardı. Ya yüzleşmek istemiyordu ya da doktorun söylediklerini ve kendi hissettiklerini henüz kabullenememişti.
Sol tarafını hissedemiyordu. Felç bir durumda kalması ve sol tarafını oynatamaması...
Benim sol yanımı yaralayan adam, şimdi sol tarafını hissedemiyordu.
Tekrardan yürüyebilmesi ve kolunu hareket edebilmesi için doktorun tavsiyelerine uyması gerekiyordu. Ancak ne kimseyi dinliyordu ne de kimseyle görüşüyordu. Abim ise bize babamın bir an önce taburcu olup çıkmak istediğini söylemişti.
İç çekerek sandalyeye yaslandım ve karşımdaki kapıya baktım. O kapının ardında babam vardı ve ben yaklaşık bir saattir burada oturmuş, öylece kapıya bakıyordum. Ya benim cesaretim yoktu, korkak biriydim. Ya da artık babamı göremeyecek kadar yorulmuştum, boş vermiştim her şeyi.
Hangi seçeneğin doğru olduğunu bilmediğim için ayağa kalktım. Bir şeylerden kaçarak halledemezdim sorunları. Her ne kadar artık evlenmiş olsam da illaki ailemle görüşüyorum. Onlarla bağlantımı kesmek isterken aslında yolum hep onlarla kesişiyordu.
Kapıya yaklaşıp nefesimi dışarı verdim. Bir elim karnıma gitti.
"Bana yardımcı ol, miniğim. Yaramazlık yapma." Kapı koluna dokundum ve aşağıya doğru indirdim. Kapıyı açıp içeri girdim yavaşça. Ardımdan kapıyı sessizce kapatırken şimdiden daraldığımı hissediyordum.
Yatağın ucunu gördüm. Babamın yüzünü henüz görememiştim duvardan dolayı. Adımlarımı ilerletmeye çalışırken aynı zamanda sanki geri geri gidiyordu. Sonunda babamın yüzünü gördüğümde yanağımın içini ısırdım ve ona yaklaştım iyice.
Uyuyordu ya da yarı uyanıktı. Bunu kestirememiştim daha. Sessizce yatağının kenarına oturdum ve onu izlemeye devam ettim. İyice beyazlaşan saçları, solgun yüzü ve kırışmış teni içimi acıttı. Kimse babasının bu durumda olmasını istemezdi.
Ya da belki de isterdi. Bunu bilemezdim.
Gözlerini açıp başını bana doğru çevirdiğinde gerildim. Beni gördüğünde dudakları kıvrıldı.
"Gerçekten burda mısın?" diye sordu güçsüz bir sesle. Ardından bir kelime daha ekledi. "Kızım." Benim de dudaklarım kıvrıldı.
Yıllar sonra kızım demesi... biraz geç kalmadın mı baba?
"Gerçekten burdayım," demekle yetindim. Solgun yüzüne inat kıvrılan dudakları onun mutlu olduğunu göstermiyordu, ne yazık ki. Aksine acı çekiyordu. Hatta belki de içindeki acıyı kaldıramıyordu.
"Ölsem daha iyiydi," diyen sesini duydum. Yutkundum sertçe.
"Bazı insanlar ölümü bile hak etmez." Sözlerim zehirliydi. Söylediğim cümle canını acıtmış da olabilirdi ama bundan sonra içimden geleni söylemek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTOR ✔
Fiksi RemajaHatay kızı ve doktorun hikâyesi. Kısa hikâye tarzındadır. *** Başlangıç tarihi: 16.08.2019 Rastgele #1 = 19.04.2020 Kısahikaye #1 = 14.09.2020 Romantizm #1 = 20.01.2021 Dram #1 = 16.09.2022