Yazardan;
"En umutsuz olduğun yerde , sırtını bir ağaca dayamış bir şeyleri düşünüyorsun. Unuttuklarını , eksik yanlarını , gülüşlerini , başkaları için harcadığın boşa güvenini...
Kalabalıkar içinde yalnız kalmanın güzelliğini düşünüyorsun. içindeki bitmek bilmeyen, kor gibi yanan özlemine rağmen. Neye özlem duyduğunu bilmeden büyük bir hiçlikle.
Ama her şeye rağmen yüzünde ki maskeyi seçerken özellikle gamsız ve gülümseyen bir maske seçiyorsun. İçin kan ağlarken etrafında ki insanlara yalandan mutluluklar hediye ediyorsun."
"Çok beğendiysen ödünç verebilirim."
Esma duyduğu sesle irkilerek elinde ki kitabın eski tahta zeminin tozuyla buluşmasına sebep oldu. Ne ara aktığını bilmediği göz yaşlarını hızla silip kendine tekrar tekrar kızarak kitabı yerden aldı.
"Özür dilerim. Çok sevdiğim bir kitap kendime engel olamadım."
Yavuz ellerini cebine atarak tek omzunu sorun yok dercesine silkti.
"Problem değil. Benimde en sevdiğim kitaptır."
Esma elinde ki kitabı yerine gerisin geri yerleştirip başını salladı ve Yavuz'a bakmadan yanından kaçarcasına uzaklaştı.
Uzaklaştı uzaklaşmasına ama aklı hala kitabın ilk sayfasında ki okuduğu o satırlarda idi. Sözler öyle güzel ve öyle içine işlemişti ki okurken gözlerinin önünde kendi siması beliriyor ve kendi hislerinin biri tarafından kelimelere dökülmesinin mutluluğuyla ruhu ona göz kırpıyordu.
Kesinlikle hiç bir insan dışarıdan göründüğü gibi değildi. Bunu bir kez daha anlamıştı.
Umursamaz , kaba saba bir adam bile ruhunda incelikler taşıyabiliyor ve güçlü gözüken birinin aslında ruhu çoktan enkaza dönüşüp üstüne yıkılmış olabiliyordu.Velhasıl kimse dışarıya yansıttığı gibi değildi. İçinde başka birini daha taşıyordu.
Şekeri elinden alınmış çocuk misali hayalleri elinden alınmış , acılarla yoğrulmuş bir adam yaşıyordu Yavuzun da içinde.Dışardan görünen aksiliğin , kabalığın altında bir o kadar acı çeken bir beden gizli gibiydi.
Yağmurlarını yüreğine akıtıp , yalnızlığı seçmişti belli ki.Esma , okula doğru adımlarken bir anda durup arkasına , Yavuz'un odasının camına bakma ihtiyacı duydu. Kaplumbağa hızıyla arkasını dönerken beklediğinin aksine camı boş gördüğünü zannetti.
Oysa Yavuz ona o camdan bir metre uzakta hem gözüyle hem yüreği ile bakıyordu.
Kalbi ilk gördüğü andan itibaren ona doğru akıyordu. Bunu her hissedişinde bir türlü kabuk tutmayan yaraları tuza değmiş gibi sızlıyordu.İkisi de aynı anda derin bir nefes alıp farketmeselerde aynı anda çekti bakışlarını.
Esma , adımlarını hızlandırıp babasının yanına giderken ; Yavuz , Esma'nın elinin değdiği o kitabı ellerinin arasına alırken buldu kendini. Onun elinin değdiğini varsaydığı her noktaya kendi ellerini koydu. Sonra Alelade bir sayfa açıp o sayfa da ki ilk cümleleri okudu.
"Gökkuşağına ulaşmak istiyorsan yağmura katlanmak zorundasın..."
Kalın italikle yazılmış altını çizdiği sözleri okurken ani bir duygu karmaşası ile kitabı yerine fırlatırcasına tıkıştırıp odada dönmeye başladı.
Bir yandan da kendi kendine sessiz telkinler veriyor , sanki yüreğine , sevme bir kez daha sevipte bu kez ölüm fermanını imzalama diye haykırıyordu adeta. Ama yüreği hak vermiyordu Yavuz'a. Mutluluğun eski hayallerde kalmayacağına inanıyor ve tüm ümidini Esma'ya bağlıyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZLET
Spiritual~TAMAMLANDI~ Uzlet dedi adam kadına .Çünkü kadın görünürde kalabalığın bir parçasından ibaretti . Ama ruhu ve içinde ki kara bulutları büyütüp doğuran duygular ile insanlardan uzak ve yalnızdı. Ta ki adam kadının gözlerinde ki hüznü ve içinde yana...