Yazar'dan ;
"Sen Allah'a güven. Hiç ummadığın bir anda , çiçek açar umutlar."
Demiş Hz. Mevlana , bu sözlerin asırlar öncesinden birilerinin hayatının her köşesine değeceğini , bulduğu her sayfaya bu kelimeleri ince ince işleyeceğini tahmin etmeden.
İşte bunlardan biri de Esma idi. Bu sözü okuduğu ilk andan itibaren , acılarını yazmak için başına oturduğu her defterin ilk sayfasında yer edinmişti kendine.
Bazen yorgunluklarını katık ettiği göz yaşlarıyla , bazen kelimelerin bile manasını yitirdiği acı kıvranışlarının ardından fısıldarken buluyordu kendini.
Ve o an , kendi elleri ile tuzlu göz yaşlarını bastığı yüreği İnşirah ferahlığına eriyordu sanki.
Ama artık özenle suladığı , toprağını değiştirip her gün açsın diye beklediği kararmış umut tohumları tek tek çiçeklenmişti.
Esma , sabrın da umudun da sonunda Yavuz'una , şuan gözlerinin önde serili olan gökyüzüne kavuşmuştu.
Esma'nın aşık olduğu renk olan o mavi gözlerinde ki kıpırtılar ile ona sonsuzluğu vadetmişti.
Ona babasından sonra ilk kez biri mutluluk vaadinde bulunmuştu. İlk kez biri babası gibi sevmişti onu. Ve o ilk kez babasının gözlerin de ki şefkati , başka bir erkeğin gözlerinde görmüştü.
"Anca kukumav kuşu gibi dışarıya izle sanki her gün görmüyormuş gibi. Aman misafir , aman iş görmesin deme. Zalım."
Ha bide Enes -abisinin!- gözlerinde.
Enes , elinde bardaklarların olduğu tepsi ile söylene söylene mutfağa girdiğinde Esma korkuyla sıçradı.
Öyle dalmıştı ki gök yüzüne , Enes'in gelirken çıkardığı bardak seslerini dahi duymamıştı.
Eliyle damağını kaldırırken kızgın gözlerini Enes'e çevirdi Esma.
"Yok yok ben anladım senin bana garezin var. Sabah aldığın soğuk öc yetmedi beni korkudan öldürmeye çabalıyorsun."
Enes elinde ki bardakları masa'nın üzerine bırakıp , kapıya yaslandı. Gülerek ,
"Dayım gelip de bizi azara çekmese idi asıl o zaman görecektin öcü sen. Kardan kız gibi çamur kız yapacaktım seni. "
Dedi.
Her ikisininde gözlerinin önüne sabahki çamur içinde kalmış halleri , daha sonra Kadir Bey'in gelip onları azarladıktan sonra ettikleri banyoya önce ben gireceğim kavgası akıllarına gelince gülmeden edemediler.
Esma ,
"Sen çocukken de böyle iğrenç şakalar yapar , boş vaatlerde bulunurdun. Kaç yaşına geldin hala aynısın Enescik."
Dedi ve ardından masanın üzerinde ki bardakları alarak makineye dizdi.
Enes kolları bağlayıp ardından sırıtarak ,
"Ha ve ha Esmacık. Senin görmeyeli dilin de uzamış. "
Dedi.
"Seninde görmeyeli kulakların sağırlaşmış."
Enes yüzünde ki gülümseyen ifadeyi silerek sandalyeyi ters çevirerek oturdu.
"Ben ciddiyim şuan. Bir cesaret , bir neşe gelmiş sana. Hani eskiden de gülerdin ama gözlerinin içi gülmez , her şeye burun büker , surat asardın. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZLET
Spirituale~TAMAMLANDI~ Uzlet dedi adam kadına .Çünkü kadın görünürde kalabalığın bir parçasından ibaretti . Ama ruhu ve içinde ki kara bulutları büyütüp doğuran duygular ile insanlardan uzak ve yalnızdı. Ta ki adam kadının gözlerinde ki hüznü ve içinde yana...