Yazar'dan;
Esma soğuk suyun tenini karıncalandırmasını umursamadan ellerini geriye doğru yasladı ve gözlerini kapayarak başını gökyüzüne çevirdi. Temiz havadan derin bir nefes alarak ciğerlerine hediye etti.
Parmaklarının arasından fışkıran çimenler tenini gıdıklarken yüzüne kocaman bir tebessüm kondurdu.
Hiç bir şey düşünmeden öylece dururken tenini yalayıp geçen güneşine bir gölge düştü.
Esma , ellerini gözlerine siper ederek başucunda dikilen Yavuz'a gülümsemesini genişleterek baktı. Doğrularak diğer eliyle yanında ki boşluğa vurarak onu yanına davet etti.
"Su mükemmel derecede ferah. Kaçırmak istemezsin..."
Yavuz, Esma'nın suretine bakıp derince gülümsedi. Özenle ayakkabısını ve çorabını çıkartıp pantolonun paçalarını katlayarak Esma'nın hemen yanına gösterdiği boşluğa oturdu ve ayaklarını suya soktu.
Ellerinin arasına Esma'nın narin ellerini aldı.
"Eşyaları yerleştirdim birtanem."
Dedi ve akabinde Esma'nın yüzüne inen hüznü burukça izledi.
Esma başını gökyüzüne çevirdi tekrar. Ardından gövdesini geriye atıp ayaklarını sudan çıkararak dizlerini kendine doğru çekti. Başını dizlerinin üzerine koyarak Yavuz'un destansı gözlerini izlemek için çevirdi.
"Keşke hep burada , böyle el ele diz dize kalsak... Aynı şu gökyüzü ve bulutlar gibi , şurada ki ağaçta ötüşen kuşlar gibi..."
Diyerek derin bir iç çekti.
"İstediğin her an soluğu burada alırız güzelim. Sen yeter ki gidelim de."
Dedi Yavuz ve kısa bir sessizliğin ardından devam etti sözlerine.
"Belki çocuklarımızın yuvasını kurduğumuzda , yaşamdan el etek çektiğimizde bir daha geri dönmemek üzere geliriz."
Diyerek bakışlarını bir kaç şey dışında boş olan bahçe de gezdirdi.
"Gine burada böylece oturup torunlarımızı izleriz... Şurada ki ağaca onlar için salıncak kurup masum kahkahalarına ortak oluruz."
Dedi.
Esma gülümseyerek gözlerini kapadı ve Yavuz'un sesinden dinlediği hayallerin yansımasını göz kapaklarından izledi.
~Arefe Günü~
Esma gözlerini Yavuz'un kıskanılacak kadar güzel yüzüne açtığı yer Yavuz'un tüm çocukluğuna , gençliğine ve acılarına şahitlik etmiş dört duvardan daha fazlası olan odasıydı.
Güneş her ne kadar saatler önce doğmuş olsada tanyeri onun için tamda bu saniyeler de turuncu ışıklara misafirlik ediyor , Yavuz'un mavileri kendi harelerine değdiğinde ise gün tüm parıltısı ve ihtişamı ile başlıyordu.
Yavuz'un kolları eşinin belini mengene misali sarmaya devam ederken Esma yavaşça elini kaldırdı.
Parmaklarını Yavuz'un uyurken darma duman olmuş saçları arasında gezdirdi. Sonra yavaşça yüz hatlarına inerek gözlerinin , geniş alnının ve Dudağının etrafında hayali çizgiler çizerek gezindi.Sevdiği adamın yüzünü hafızasında tekrar tekrar tazelerken gözleri kolunda ki bıçak yarasına değdi. Onun canının yanmış olma ihtimali bile içini sızlatırken bu yaranın varlığı onun için dayanılmaz bir acı oluyordu.
Esma , bu kez parmak uçlarını bu yaranın üzerinde gezdirdi. Yavuz'un bedeni bu ufak dokunuşla kasılırken Esma elini ateşe vurmuş gibi geri çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZLET
Spiritualité~TAMAMLANDI~ Uzlet dedi adam kadına .Çünkü kadın görünürde kalabalığın bir parçasından ibaretti . Ama ruhu ve içinde ki kara bulutları büyütüp doğuran duygular ile insanlardan uzak ve yalnızdı. Ta ki adam kadının gözlerinde ki hüznü ve içinde yana...