BÖLÜM 49 "YARALAR SARILMAKTA"

640 53 16
                                    

Bölüm şarkısı; Çağan Şengül-Hiç Susma. 💜

Yazar'dan;

Bir fidan büyüdü yanıp küle dönmüş heybetli ormanın bağrında. Minik bir kuş yuva yaptı dalına. Bir çiçek büyüdü gürül gürül akan derenin yanı başında. Bir kelebek kondu burcu burcu kokan çiçeğin güzelim taç yapraklarına. Bir umut doğdu sonra ansızın. Ormanda ki tüm ağaç filizleri boy attı , toprak altında mahsur kalan her bir tohum uzattı başını göğe. Sanki zamanını bilmediği bir vakit önce alevler içinde kalmamış, o alevlerin ıslıklarını duymamış gibi. Sonra yağmurlar indi gök kubbeden "Allah Yeniden Başlayanların Yardımcısıdır" der gibi.

Sonra tüm bunlardan habersiz Esma gözlerini aralamaya çalıştığında bedeninden ziyade elinin üzerinde bir ağırlık hissetti. Mahmur gözlerini açtığında elinin üzerinde uyuya kalan Yavuz'u gördüğünde önce yine hayal gördüğünü sandı. Gözlerini kapattığında yine yok olacağından korkarak tek bir saniye bile kırpmadı, kırpamadı gözlerini.

Sonra onsuzlukla sızlayan ellerini korkarak Yavuz'un saçlarına uzattı. Dokunduğunda vahim bir boşlukla karşılaşacağını sansa da öyle olmadı. Uzun uzun okşadı hayali kaybolmadan. Meksur ruhu sanki şu anda kırlarda koşmakta, envai çeşit çiçeğin kokusu dolmaktaydı ciğerlerine. Çok geçmeden Esma'nın gözleri hayal sandığı adamın elinde ki kağıda değdi. Kağıt tenine temas ettiğinde ruhu içinde bulunduğu anın hayal olmadığını anladı.

Yavuz'un elinde bulunan kağıt parçasını kaldırıp baktığında bunun bir ultrason kağıdı olduğunu gördü. O anda nefesi kesildi, bir yağmur ordusu göz bebeklerine inerken bir hıçkırık yuvarlandı dudaklarından. Sonra Hazen isminin ağırlığı çöktü bedenine.

Gözleri Yavuz'a değdiğinde dudaklarından bir hıçkırık daha yuvarlandı. Onu bırakıp gittiğinde doğmadan dünyayı terk eden evladından geriye kalan tek şey ile avunduğunu düşündü. Göz yaşları sicim gibi akmaya devam ederken Yavuz duyduğu hıçkırık sesi ile gözlerini açtı yavaşça. Telaşla ayağa kalkarak,

"Esma? İyi misin? Bir şey mi oldu?"

Diye sıraladı sorularını bir bir. Esma yaşlı gözlerini Yavuz'un suretinden çekmeden başını iki yana salladı. Gözlerin de öyle bir ateş vardı ki sanki dudakları yerine gözleri ile özür diliyordu Yavuz'dan.

Esma elini ağzına kapatarak başını eğdi ve elinde ki ultrason kağıdına bakmaya devam etti. Odada sadece Esma'nın hıçkırıklarının duyulduğu kısa fakat ikisine de saatler gibi gelen bir vaktin ardından Yavuz daha fazla dayanamadı.

"Konuş benimle Esma. Sesin ruhumu süslüyor. Bak bana. Senin bir bakışın sarıyor virane yüreğimin harap yaralarını."

Esma başını kaldırmadan sessizce ağlamaya devam etti ve söyleyeceği sözler ne kadar acı olursa olsun onun özlediği sesi ile şenlendirecekti kulaklarını. Bu yüzden sustu ve Yavuz'un üç beş kelam daha etmesini bekledi.

"Esma...Sensizlik çok acıydı. O yangın, o azap, o hasret hiç geçmedi. Çok yandım ben. Aldın beni de benden gittin. Delirmiş gibi aradım seni her sokakta. Ama sen yoktun buharlaşıp göğe karışan bir damla su gibi kaybolmuştun. Çalan her telefonda umutlandım. Esen her rüzgar kokunu getirsin diye burnuma Allah'a yalvardım. Sonra kader seni bana yine buldurdu. Düşüp kaldığın o ağacın altında bulmayı hiçte ummadığım bir anda. "

Diyerek sustu Yavuz. Sonra derin derin iç geçirdi ve yüreğinde gittikçe büyüyen hasreti fark etti. Gözlerini çekmeden yüreğini ok gibi delen kirpiklerinde, kara gözlerinde yüzünün her bir zerresinde uzun uzun gezdirdi bakışlarını.

UZLETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin