Yazar'dan ;
Hasret , kara çığ gibi düşmüştü Yavuz'un yürek yoluna.
Özleminin harlı , kor ateşi yakarken içini ; gözlerinin puslu yaşı nefes almayı zorlaştırıyordu.
Yüzünü görmeyince yetmiyordu sesi.
Gözlerine bakmayınca yetmiyordu nefesinin kulaklarına değen boğuk hırıltısı.
Gülüşüne dokunmayınca dinmiyordu üşüyen bedeninin titreyişi.
Arada sırada yağan yağmurlarda ıslanarak hissetmeye çalışıyordu varlığını , kokusunu...
Ancak yağmur damlalarının tenini her yoklayışında ruhuna gülüyordu sureti.
O zaman dağılıyordu başında ki kara dumanlar.
O zamanlar sahici bir şekilde kıvrılıyordu solgun dudakları.
Derken ,anne ve babasının evinde ki odasının penceresinden dışarıya seyre dalmış gözleri sokağın köşesinde ki sarmaş dolaş iki bedeni gördü.
İkisi de gözlerini çekmiyordu birbirlerinin gözlerinden. İkisi de esirgemiyordu birbirinden gülümsemelerini.
Yavuz derin bir nefes alarak zorda olsa çekti bakışlarını Banu ve kuzeni Soner'in üzerinden.
Kendini boş bir çuval gibi yatağa attı sırt üstü. Ellerini başının altına koyup düşünmeye koyuldu simsiyah bir çarşaftan farklı olmayan pas kokulu geçmiş günlerini.
Ruhunun bedeninin içine sığmadığı , kalabalıklar içinde yalnızlaştığı , sersem şekilde bu şehrin sokaklarında dolaştığı , baharına bile kara kışın çöktüğü o günleri düşündü.
Değmemişti yıkılışına. Değmemişti üç kuruşluk sevgisini zarar gelmesin diye sarıp sarmalayıp , yürek sandığının en güzel köşesinde saklayışına.
Derin bir nefes daha alıp sağ omzunun üzerine döndü Yavuz. Zehra'nın hemen baş ucunda ki küçük şifonyerin üzerine iliştirdiği , karanlığa rağmen parlayan fotoğrafa kaydı bakışları.
Nişan gününe aitti bu fotoğraf. Tüm her şeyi Esma'ya anlattıktan sonra birbirlerine baktıkları bir anda çekilmişti.
Yavuz doğrularak fotoğrafı avuç içlerine aldı. Esma'nın yüzünü okşayıp ' Ah benim şiirlerin bile özendiği güzel sevgilim...' diye fısıldadı.
Özlem öyle ağır geliyordu ki yüreğine elinden gelse şu anda yola çıkıp Esma'sına koşası vardı.
Ama geldiği gün kaçarcasına şehir dışına çıkan babasından hesap sormadan bu şehirden gitmeyeceğine dair yeminler etmişti kendine.
O yeminin üzerinden tam da bir hafta geçmişti. Çoğu zaman Esma'ya özlemle geçen , öfke dolu bir hafta...
Yavuz gece sessizliğine bürünen evde adeta yankılanan bir tıkırtı duyduğun da aceleyle fotoğrafı yerine koydu.
Eline , eskiden kullandığı , şimdilerde Zehra'nın eşyalarının olduğu kitaplığın üzerinden ,ergenliğinde bir hevesle aldığı beyzbol sopasını indirdi.
Tek eliyle sıkı sıkı tutup , kapının gıcırdamamasını umarak kapıyı açtı.
Sessizce bekleyip sesin geldiği yeri bulmaya çalıştı. En sonunda sesin evin giriş kapısından geldiğini anladığında sopayı iki eliyle sıkıca tuttu.
Yatak odalarının olduğu küçük koridordan köşeyi dönecekken parkeleri aydınlatan beyaz ışığı ve bir insan gölgesini gördü.
Nefesini tutup köşeyi döndüğünde karşısında gördüğü kişi ile derin bir nefes alarak sopayı indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZLET
Spiritual~TAMAMLANDI~ Uzlet dedi adam kadına .Çünkü kadın görünürde kalabalığın bir parçasından ibaretti . Ama ruhu ve içinde ki kara bulutları büyütüp doğuran duygular ile insanlardan uzak ve yalnızdı. Ta ki adam kadının gözlerinde ki hüznü ve içinde yana...