Kerem (2)

5.3K 263 58
                                    

Hikayede bahsedilen olay otuzlu yıllarda geçen gerçek bir olaydan ilham alınarak yazılmıştır.

  "O tüfeği bırak elinden, şeytan doldurur. Oynayacak başka şey bulamadın mı?"

"Ne oynaması, yarın öbür gün lazım olur, unutmayayım kullanmasını diye şey ettim."

"Unutmazsın, unutmazsın, daha dün bıraktın silahı. Hem onu kaçakları yakalamakta yardım edesin diye verdiler sana, evde oyuncak niyetine kullan diye değil."

Kerem;

"Bir rahat vermediniz. " deyip söylene söylene ayağa kalktı. Eyvanın korkuluğuna dayanıp uzaklara baktı. Güneşin kızıl kırmızı ışınlarından aydınlamış yol belli belirsizdi. Gün batmak üzereydi neredeyse. Kızıl perde çekilmiş gibiydi taş yola. Biraz yolu seyretti. Uzaktan gelen karaltıyı görünce tüfeği yeniden eline aldı. Silahı karaltıya doğru tuşladı. Elleri istemsizce tetiğe gitti. Bir iki kez atıyormuş gibi ağzıyla sesler çıkardı.

"Pat, pat" Aniden patlayan silah gürültüyle yankılandı. Uzaktaki karaltı, silahtan duyulan sesin ardından yere yığıldı. Tüfeği elinden düşüren Kerem, ellerini yüzüne götürdü, başını tuttu, ayağını elini nereye koyacağını şaşırdı. Soğuk soğuk terledi. Merdivenleri indi, sonra yeniden geri-eyvana çıktı. Abdest almaya diye bahçeye inen annesinin;

"yapma demedim mi oğlum, evde çocuk uyuyor. Zor bela uyuttu kızcağız." deyişine mahal vermeden paldır küldür eve daldı. Karısı;

"O ne sesti öyle, çocuk seksendi." diye sesin tüfek sesi olduğunu bilse de Kerem'e sorma ihtiyacı hissetti.

"Şey..." diye cevap vermeye kelime bulamadı, karısının her şeyden bihaber olduğunu anlayınca.

"Yine kuşları mı vuruyorsun? Onlar da can değil mi?"

Bu defa Kerem;

"ha evet, kuşları...kuşu vurdum ..." dedi telaşla.

Az geçmedi komşudan gelen bağırış çağırış seslerini duyan kayınvalidesi;

"Suraye, kızım, o ses annenlerden mi geliyor? Koş bak bakayım hele ne oldu?" demesiyle Suraye uyuttuğu çocuğu kocasının yanında bırakıp, korku ve telaşla babasının evine koştu.

Kayınvalide gelininden bir haber çıkmadığını görünce, ikinci katın eyvanında volta atan oğluna;

"Kerem, oğlan uyuyor mu hala?" diye sorsa da cevabını beklemeden ilave etti.

"Uyanınca bakarsın çocuğa, hele bir bakayım ne oldu. Gelin de gittiği yerden gelmiyor ki. İyi ki bir şey dedik, meraktan öleceğim şurda." deyip söylene söylene aceleyle dünürlerinin evlerine doğru yürüdü.

Bahçe kapısı sonuna kadar açıktı. Dünürlerinin feryadından, ağlaşma sesinden

"birine bir şey oldu mu? Acaba Yusuf Bey'e mi bir şey oldu?" diye adımlarını hızlandırdı. Eyyana çıktığında kalablığın ortasında  gelininin, dünürlerinini komşu kadınların  üzerine kapanıp ağladığı bir cenazeyi görünce korkudan  bembeyaz kesildi.

Ne olduğunu, kimin öldüğünü kestirmeye çalışan kadın

"başımıza taş düştü, oğlum kör kurşuna geldi." deyip ağıt yakan dünürünün sesini duydu. Hatice Hanım kurşun kelimesini duyunca başından aşağı bir kova kaynar su döktüler sandı. İstemsizce kalabalığın arasındaki gelinine, gelini de ona baktı.

"Ölmemiştir belki." dedi korkarak bir umutla.

"Alnının çatısından vurmuşlar." dedi komşulardan biri.

"Sizin taraftan geldi kurşun sesi. Yoksa Kerem mi?" dedi başka birisi. Hatice Hanım başını kaldırıp adamın kim olduğuna bile bakmaya cesaret edemedi. Bu arada iki kanatlı demir kapılarının gürültüyle açıldığını duydu.

SURAYE  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin