Suraye kocasının ailesinin, oğlunu alıp gittiğini öğrenince sinir krizi geçirdi. Kapıları tekmeledi, eyvanda ne varsa avluya fırlattı. Saçını başını yoldu. Kendine zarar vereceğinden korkan Samaye arkadaşını sakinleştiremeyince son çareyi ona tokat atmakta buldu. Çığlık çığlığa ağlamasının hıçkırıklara dönüşmesiyle acısı, yanaklarından sel olup aktı. Samaye kollarından tutarak yavaş yavaş indirdi onu merdivenlerden.
Geldikleri bahçe kapısından geçirerek evlerine götürdü.
Suraye, sakinleşmiş gibi görünse de zor bela yürüyor, ayakları sözünü dinlemiyordu. Samaye, ayakları kaskatı kesilmiş, adım atamaz hale gelmiş arkadaşını avluda bir kütüğün üstüne oturttu. Ağlaması dinmiş, boş bakan gözlerle bakıp duran halinden endişelenip aceleyle eve geçti, az geçmedi ki elinde bir bardak suyla geri döndü.
Suyu ona içirmeye çalıştı. Sudan bir iki yudum alan Suraye, eliyle bardağı itince, geri kalanıyla arkadaşının yüzünü yıkadı. Samaye bütün bunları yaparken, Suraye de takılmış plak gibi;"öğrendi, benim onu emzirdiğimi, öğrendi." diye tekrar edip duruyordu. Ansızın susup irileşmiş, yerinden fırlamış gözlerle düşmanıymış gibi arkadaşına baktı.
"Yoksa sen mi söyledin?"
Ne yapacağını bilmeyen Samaye, Suraye'nin lafından alınarak kızardı."
"Ne diyorsun sen, ben öyle bir şey yapar mıyım? Nasıl böyle düşünürsün?"
"Ne yapayım? Herkes sanki elele vermiş, bana acı çektirmeye çalışıyor. Kardeşimi öldüren adam elini kolunu sallayıp gezerken, annesi, babası oğlumla gününü ğün ederken, babam, annem kardeşimden başka evlatları yokmuş gibi beni görmezden geliyor. Herkes, suçlu benmişim gibi yüzüme bakıp fısır fısır konuşuyor. Ne söyleyeceğimi, ne düşüneceğimi bilmiyorum artık. Dostum kim, düşmanım kim ayıramıyorum."
"Yapma!" diye bildi sadece haykıra haykıra ağlamaya başlayan arkadaşına. Kardeşini ölümüne böylesine acıyla ağlamamıştı. Evladını mezara koymuş gibi, 'oğlum' diye inletti yeri göğü. Uzun uzun ağladı. Saçlarını okşamaktan, sırtını sıvazlamaktan başka elinden hiçbir şey gelmedi Samaye'nin. Göğsüne yasladı Suraye'yi. Teselli etmeye çalıştı. Anne şefkatiyle kaldırıp yukarı-kendi odalarına götürmek isteyince;
"hayır, evimize götür beni." dedi. Samaye arkadaşının koluna girip evlerine götürdü. Odasına çıkarıp yatağına yatırdı. Küçük demir karyolasına yatan Suraye, ayaklarını karnına çekerek, elleriyle dizlerini kucakladı, sessizce kapadı gözlerini. Arkadaşının üzerini örtüp, yatağının kenarına oturan Samaye, saçlarını okşayarak,
"Uyumaya çalış biraz, hafiflersin. Yanındayım merak etme."dedi.İri mor çiçekli perdenin odaya giren gün ışığının engellenmesiyle oda yarı loş bir hal almıştı onun da tesiriyle olsa gerek Suraye hemen uykuya daldı. Samaye arkadaşının uykuya teslim olmasının ardından oradan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURAYE (Tamamlandı)
Aktuelle LiteraturSuraye Wattys 2020 Tarihi Kurgu Kategorisi kazananı. "Suraye" tarihi olayların yer aldığı sürükleyici bir hikaye. Azerbaycan halkının Sovyet döneminde yaşadıklarının akıcı bir dille anlatıldığı bu kitap okuyucunun dönemle ve halkın yaşamıyla yak...