Olayın üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen hala Suraye kendine gelememişti. Onun kederli ve üzgün halini, çekilip çekilip köşelerde ağlamasını gören Yusuf Bey belli etmese de kızının haline çok üzülüyor, dünürlerinin çocuğu alıp nereye gittiklerini gizliden gizliye sorup soruşturuyordu. Nihayet bu çabası sonuca ulaşmış nerede olduklarını öğrenebilmişti.
Nüfusu elli altmış kişiyi geçmeyen- eskiden kışlak yerleri olan Avuçlu köyüne gittiklerini öğrenmiş, adam gönderip teyit ettirmişti. Köyde büyük ve küçük baş hayvan beslemekle geçiniyorlardı eskiden. O zamanlar bir sürü hayvanları vardı tabii. Şimdi durum malum, devlet hayvanlara el koymuş insanlara da bir inek, iki üç de koyun bırakmıştı.
Yaşlı dünürünün koca bir karıyla yılın günün bu vaktinde orada ne yapacaklarını, çocuğa nasıl bakacaklarını düşününce, kafasını sallıyor, arada bir kendi kendine;
"çok zor, çok zor " deyip duruyordu. Karısı:
"Yusuf Bey, bununla kaçtır 'çok zor , çok zor' deyip duruyorsun. Neymiş o zor olan, söyle biz de bilelim" dese de,"seninle bir ilgisi yoktur." diye cevap vermekten kaçınmış, karısını başından savmıştı. Çocuğun götürülmesiyle kendisini hafiflemiş gibi gösterse de kızının ağladığını her gördüğünde,
dayanamayıp yumuşar diye karısına kızıyor;"Kızının sesini kes, yoksa ben kesmesini bilirim. Kafamın tasını attırmayın. Bu nedir ya? Zır zır zır. Yeter artık. Katilin oğlu için evimde göz yaşı dökmenizi istemiyorum". diyordu.
Suraye babasının gür sesini duyunca susuyor, göz yaşlarını içine akıtmaya mecbur kalıyordu. Annesi kızının bu halinden endişeleniyor, kendisine bir şey yapacağından çekiniyordu. Bu yüzden onu gözden koymuyor, neredeyse her hareketini izliyordu.
Hatta bu sebepten onu yalnız bırakmaması için Samaye'ye de gitmişti. Önce olanlar için Samaye'den özür dilemiş, ardından arkadaşına göz kulak olmasını istemişti.
Samaye kaynatasının onlara gitmesini yasakladığını söyleyince Hatice Hanım;"gelinin neden aile işlerimize burnunu sokuyor" diye de kaynatasını Samaye'nin üzerine salan Yusuf Bey adına bir özür de Ahmet Bey'den dilemişti. Aslında her şeyi bildiğini ve olanlara göz yummak zorunda kaldığını söyleyerek. Samaye'nin bu işte hiçbir suçu olmadığını, böyle yapmasını ondan kendisi istediğini söylemişti.
"kızım mutlu oluyordu, o yüzden kabul ettim. Ben de bir evlat kaybetmiştim, kızımın da aynı acıyı çekmesini istemedim." diyerek yüzünü Samaye'ye tutup;
"Sen de kızım, bakma Yusuf amcanın öyle söylediğine, üzüntüsünden nereye saldıracağını bilmiyor. Sen de, Ahmet Bey, kusura kalma. Gelininin hiç bir kabahati yok. Ben söyledim, öyle yapmasını." diye Samaye'nin kaynatasıyla ve kaynanasıyla arasının bozulmasına izin vermemişti. Yusuf Bey evde olmadığı zamanlarda onlara gelmesini Suraye'yi yalnız bırakmamasını istemişti ondan. Bazen de da bir bahaneyle Suraye'yi onlara gönderiyor. İş güçle derdini unutturmaya çalışıyordu.
Bir gün oğlundan haber almak adına her gördüğü kişiye onu soran Suraye'nin oğlundan umudunu kesmesi için Samaye'ye, eğer arkadaşını seviyorsa, daha fazla üzülmesini istemiyorsa, ona, Kerem'in annesini, babasını bir de oğlunu alıp Aras'ın O tayına(Güney Azerbaycan'a) geçtiğini söylemesini istedi. Samaye önce bu yalanın ona faydası olmayacağını, arkadaşına yalan söylemek istemediğini dese de kadının haklı olabileceğini, belki Suraye'ye bir yararı olabileceğini düşünüp istediğini yaptı.Oyun işe yaramıştı. Annesinin düşündüğü gibi, bu haberi aldıktan kısa bir süre sonra toparlamış Suraye, kendi üzüntüsü ile barışıp, oğlunun babasının yanında olduğunu düşünerek rahatlamıştı. Mantıklı düşünmeye başlamıştı artık. Kaderine razı gelmekten başka çaresi yoktu. İnandığı tek şey; oğlunun büyüyeceği ve bir gün annesinin yanına döneceği gerçeği idi.
Yusuf Bey kızının bu haline seviniyor, arada sırada dışarı- çeşme başına çıkmasına izin veriyordu.
Her sabah kız geline karışıp çeşme başına gidiyordu Suraye. Onlarla gülmese de gülüşlerini duyuyor, sohbetlerine ortak oluyordu. Eskisi gibi olmasa bile kaynayıp karıştı insanlara.Nereden bileydi ki her gün gidip geldiği bu yol bir gün kaderini değiştirecek, ona acıların daha beterini yaşatacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURAYE (Tamamlandı)
General FictionSuraye Wattys 2020 Tarihi Kurgu Kategorisi kazananı. "Suraye" tarihi olayların yer aldığı sürükleyici bir hikaye. Azerbaycan halkının Sovyet döneminde yaşadıklarının akıcı bir dille anlatıldığı bu kitap okuyucunun dönemle ve halkın yaşamıyla yak...