Suraye, bu gün de her sabah olduğu gibi evi öylece bırakıp arkadaşına gitti. Samaye, elinde süpürge bahçeyi süpürmekle meşguldu. Onunla selam sabah eden Suraye, sessizce eve geçti. Gizli gizli oğlunu görmek ne kadar ağır gelse de bunu yapmak zorundaydı. Üzüntüyle, pencerenin önünde durdu, perdenin arkasından kaynanasını bekleyerek, gözlerini gelirken geçeceği çığıra dikti. Bir hayli dışarıya baktı durdu. Giden gelen yoktu.
'Şeytan diyor ki git bas şu evi, al çocuğu çık. Evet, şeytan diyor. Ne zamandan şeytanın sözünü dinler oldun Suraye, peki, aldın diyelim çocuğu, annen, baban sahip çıkacak mı? Babanın söylediklererini unuttun galiba.
'Aklından bile geçirme. Bu eve ayak basmana izin verir miyim sanıyorsun?' demişti en son. Nereye giderim körpecik çocukla? Ne yedirir, ne içiririm ona? Bundan da beter sefalete sürüklemeye hakkım var mı onu?' diye kendine hakverdi düşünürken. Çocuğuna karşı duyduğu vicdan azabını durdurdu azacık da olsa.
'Katilin, kanun kaçağının ailesine kim kol kanat gerir ki? Keşke bir yolu olsa.' dedi içinden. Bir ah çekti. Yine dikti gözünü gelirken geçecekleri patikaya.
'Şimdi gelirler, az sabret Suraye" dedi kendi kendine.
Düşünmeye kaptırdığı zamanın farkındaydı, bir hayli geçmişti geleli. Kayınvalidesi bir türlü görünmüyordu. 'Galiba çocuğu getirmeyecek.' dedi. 'Ne oldu acaba? Oğlum hastalandı mı yoksa? İyi ya, o zaman getirmesi lazım, başka şey yemez ana sütünden gayri." diye kendi kendine konuşup durdu. Dayanamayıp dışarıya çıktı. Yavaşça Samaye'ye seslendi.
"Kadın çocuğu getirmeyecek galiba. Bir bakıver, sana zahmet, bir şey olmuştur belki."
"Ne yalan söyleyeyim, ben de merak ettim, hiç böyle geç kalmazdı. Bir bakayım ne oldu. Hastalandı mı ne?" diye çamaşır yıkamak için oturduğu tahta teknenin önünden ayağa kalktı. ellerini eteklerine silerek, üzerinde harıl harıl su kaynayan ocağın yanından geçip arka bahçeye yöneldi. Bahçelerinden onların avlusuna açılan küçük tahta kapıyı açıp içeri geçti. Avlu çok sessizdi, ortalıkta kimse görünmüyordu. Başka zaman evin merdivenlerinden inmeyen tavuklar bile ortada yoktu. Samaye;
'Allah allah nerede ki bunlar?' diye kendi kendine söylenerek merdivenlere yöneldi, eyvana kalktı.
"Hatice Teyze, Hatice Teyze." diye bir kaç defa seslendi, cevap gelmeyince,
'vay başıma gelenler, korktuğum başıma geldi.' diyerek, eyvana açılan her iki kapının da üzerindeki büyük kilide takıldı gözü.
"Lele göçmüş, yurdu kalmış." dedi . Arkadaşına bu durumu nasıl açıklayacağını düşünerek gitmek için arkasını döndü: Suraye, yanıbaşında duruyor, feri sönmüş gözlerini kilitlere dikmiş öylece bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURAYE (Tamamlandı)
Genel KurguSuraye Wattys 2020 Tarihi Kurgu Kategorisi kazananı. "Suraye" tarihi olayların yer aldığı sürükleyici bir hikaye. Azerbaycan halkının Sovyet döneminde yaşadıklarının akıcı bir dille anlatıldığı bu kitap okuyucunun dönemle ve halkın yaşamıyla yak...