Osman Bey kelepçeyle karşısına getirilen çocuğunun perişan halini görünce çok üzülse de üzüldüğünü belli etmeyip direkt azarlamaya geçti. Adam;
"bunca yıl sana harcadığım paraları hiç ettin, geleceğini yaktın." deyince, Ali Samet kaç gündür süren stresin ardından kendini tutamayıp çocuk gibi ağlamaya başladı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan konuşuyordu.
"Hepsi dedemin yüzünden. Ben bir şey yapmadım, hepsi onun yüzünden. O her şeyi anlatmasaydı o adama, şimdi burada olmayacaktım. Hepsi onun yüzünden."
Babası şaşırmıştı, oğlunun dediklerinden bir şey anlamıyordu.
Ne olup bittiğini sorsa da Ali Samet;"git babana sor, kendi anlatsın." diyerek bir yandan koluyla göz yaşlarını siliyor, diğer yandan ağlamasına devam ediyordu.
"Oğlum, dedenin senin yaptığın işle ne alakası olur? Kendi suçunu başkasının üzerine yıkıp durma. Hele bir söyle, neyin eksikti, neden karıştın bu işlere?"
"Var işte, alakası var."
"İhtiyar adamın senin bu işinle ne ilgisi olabilir? Bilmece gibi konuşup durma. Anlat bana, anlat ki yardım edebileyim sana."
"Artık bana kimse yardım edemez, itiraf ettim her şeyi, o adamı ihbar da ettim. Çıksam da dışarıda öldürürler artık beni."
"Seni bu işe karıştıranları ihbar mı ettin? İyi yaptın, aferin. Hem sana hiçbir şey yapamazlar, korkma. Avukat söyledi, bu ifaden suçunu hafifletecektir. "
"Kurtulacaktım, sıyrılacaktım bu işten. Dedemin o ses kaydı olmasaydı, şimdi dışarıdaydım."
"Yine dedem diyorsun. Ne yaptı adamcağız? Ne ses kaydı?"
"Git kendine sor dedim ya. Hadi git artık, git." deyip ayağa kalktı, kapıyı vurdu yumruklarıyla.
Kapı açıldı, gardiyan;"bu ne gürültü?" diye kapıda görüldü.
Ali Samet gardiyana, görüşmesinin bittiğini, onu koğuşa götürmesini söyledi ve bir şey demeden çıktı odadan.
Kafasında bin bir soruyla oğlunun ardından bakakalan Osman Bey dışarı çıktı. Avukatla konuşup, Ali Samet'in dedesini suçladığını, bunun üzerine bir bilgisi olup olmadığını sordu. Avukat böyle bir meseleden haberdar olmadığını söyleyince, Osman Bey endişeyle;
"çocuk hayatının tehlikede olduğunu söylüyor, öyle bir şey olabilir mi? Ona bir şey yaparlar mı?" diye sordu.
"Sanmıyorum. Dava sürüyor, henüz sonuçlanmadı. Bakalım kimler tutuklanacak. İhbar edenin kimliği ise saklanıyor. Soruşturma gizli yürütülüyor. Bir yerden haber aldılarsa ona zarar vermeyi düşünebilirler mi bilemem. Çıksın, bir tehtit alırsa koruma talebinde bulunuruz. Yine de siz merak etmeyin nereden duyacaklar Ali Samet'in ihbar ettiğini."
"Kendisi söyleyecek boşboğaz, bana söyledi ya."
"Ben onu tenbihlerim."
"Teşekkür ederim. Şimdi ben eve dönmeliyim. Babamla konuşmam lazım. Biraz işlerim var bir iki güne yine geleceğim, bir şey lazım olsa ararsınız. İyi günler."
"İyi günler."
Osman Bey sabaha karşı döndü eve. Bütün gece yol gelmiş yorulmuştu. Yukarı - odasına çıkıp uyuyacak, daha sonra sakin kafayla babasıyla konuşacaktı. Merdivenleri kimse uyanmasın diye parmaklarının ucunda kalktı. Odasının kapısını açacakken babasının sesi duyuldu.
"Görüşebildin mi torunumla? Ne diyor, neden tutuklamışlar?"
Osman Bey elini kapı kolundan çekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/205531361-288-k130680.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURAYE (Tamamlandı)
General FictionSuraye Wattys 2020 Tarihi Kurgu Kategorisi kazananı. "Suraye" tarihi olayların yer aldığı sürükleyici bir hikaye. Azerbaycan halkının Sovyet döneminde yaşadıklarının akıcı bir dille anlatıldığı bu kitap okuyucunun dönemle ve halkın yaşamıyla yak...