Yazardan: Şüphe. (38)

732 110 81
                                    

Bir gün otobüsle evime dönüyordum. Benimle beraber aynı duraktan binen yaşlı bir adam dikkatimi çekti. Şimdi 'otobuse, tramvaya çok yaşlı biner, burada ne var ki?' diyeceksiniz. Ben de öyle düşündüm onun garip hareketlerini görünceye kadar. Yaşlı adam insanları yara yara gelip yanıma oturdu.

'Merhaba' dedi, ben de gayri ihtiyari 'merhaba' diye cevap verdim.

Şehir yerinde selam etmezler tanımadık kimseler birbirine.

'Her halde il'den ilçe'den geldi.' diye düşündüm, fazla sorgulamadım. Son zamanlarda mülteciler çoktu payitaht'ta. Otobüse binen yaşlı insanlar içeri geçtiklerinde herkese merhaba, selam aleyküm derlerdi.

Herçent kimse cevap vermezdi ama tek tük köyden gelen birileri varsa cevaplarlardı. Selam edenler hiç istiflerini bozmaz, yanlarına oturdukları kişiyle hemen sohbete başlarlardı. Dünyanın değiştiğinden, kiyametin yaklaştığından, büyük küçük kalmadığından bahseder, tüm başımıza gelenlerin nedeninin bunlar olduğunu söylerler. Kızların, kadınların, hatta erkeklerin giyim kuşamı derken, 'bizim zamanımızda böyle değildi' diye sohbete katılan şehirliler de bulurlardı kendilerine sohbet ortağı. Bu sohbetlerin üzerine gözlerini deviren kokoş hanımlar, genç kızlar, genç erkekler çıkar, 'çık çık' yapıp 'tüm bunlardan sana ne, medeniyet bunu talep ediyor' der, adamın susmasını söyler ve yerini hatırlatırlar.

Kenardan atılan bir süslü kadın 'şehri göçmenler, mülteciler ne hale koydu, göz zevkimiz bozuldu' derken yaşlı adam hiç bir şey anlamayıp ineceği durağa ulaşmamış alınarak, kapkara kesilerek iner otobusten. Onun inmesiyle sohbet kızışar, biri ' hiç iyi etmediniz, onlar da bizden' der, diğeri 'sen nerelisin?' diye sorunca 'fiilan yerden ama..on yıl önce geldim..' cevabını verince,

'e..e.. ne olacak, o da on yıl sonra senin gibi olacak, sen geldiğin gibi misin? En azından o saygılı, giyimin kuşamın değişmiş ama sen saygısızsın' diyecekti bir kadın ve ya adam, birbirlerine gireceklerdi inen kişinin ardından. Şoför otobüsü durdurup saç saça, baş başa birbirine girenleri ayırmaya çalışanlara onları indirmesini söyleyecekti, onlar indikten sonra sohbet kaldığı yerden devam edecekti. İnenlerin ardından konuşulacaktı yine.

Evet, şimdi de bu yaşlı adam onlardan biridir, diye düşündüm ama benzemiyordu. Şehirliydi ve konuşmasından buranın yerlilerinden olduğu anlaşılıyordu. Beni bir yerden tanıyor diye düşündüm. Ve onun tarafa bakmamaya çalışarak, diyecek bir sözü varsa söyler nasıl olsa, dedim ve yoluma devam ettim. Yarın yine aynı duraktan, aynı adam bana selam edip, benimle beraber otobüse bindi ve yanıma oturdu. Bu kez elinde benim dergi ve benim yazdığım hikaye bulunan sayfayı açmış, gözlüyünü takmış okumakla meşguldu.

Bu kez soru sormaktan kendimi alamadım. Her hangi bir okuyucunun, sade bir vatandaşın fikrini bu konuda merak ediyordum, o yüzden konuşmak için, giriş yapmak adına nazikçe sordum.

"Hikayeleri seviyorsunuz galiba?" Adam gözlüğünü çıkarıp sildi, yeniden gözüne taktı.

"Seviyorum da bu farklı hikaye, bana birini hatırlatıyor. "

"Nasıl?"

Adam cevap vermeyip okumaya devam etti.

Şimdi o değil, ben onun peşine düşmüştüm. O adam kim idi? Kurbanlardan biri mıydi, ya onlardan birinin yakını mı?

Durağıma geldiğimde inmedim. Adam gözlüğünün altından bana bakıyordu, her halde inmediğim içindi bu bakışları. Kendimi bilmezliye vurup önüme bakıyordum. Az geçmedi adam ayağa kalktı, ben de onunla aynı durakta indim.
Amacım evinin yerini öğrenmekti, içimden bir ses onun öylesine biri olmadığını söylüyordu.

SURAYE  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin