Suraye: Sensin.(49)

583 104 12
                                    

Ona sarı gelen genci gören Suraye durdu, dikkatle baktı karşısındaki adama. Boylu poslu, yakışıklı, ipek gibi saçlarını arkaya taramış, bir tutam tel alnına dökülmüştü. Her iki yanağındaki gamzeler gülümseyen yüzüne tatlılık katıyordu. Kimdi bu genç acaba, ben bu çocuğu nereden tanıyorum, diye bir hayli süzdü çocuğu. Çocuk da karşısındaki kadının onu daha dikkatle inceleye bilsin diye susmuş gibi hiçbir şey söylemeden ona bakıyordu. Kadın bir az daha bakıp gencin kim olduğunu hatırlamayınca sormak zorunda kaldı.

"Oğlum kimsin, necisin, beni istemişsin?"

"..."

" Tanıyamadım evladım, kendini bir tanıt hele, düğüne mi geldin yoksa?"

"Şey..."

"Hadi gel geç içeri, misafirimiz ol."
Çocuk, kalın örükleri yılan gibi kıvrılarak omuzlarına dökülmüş, hilal kaşlı, uzun boylu ve ona sertlik katan dik duruşlu, zayıf kadına baktı.

"Belki kim olduğumu öğrenirsen, böyle konuşmayacaksın?" dedi hüzünlü bir ses tonuyla.

Suraye daha da dikkatle baktı gencin yüzüne, o kara gözler nasıl da tanıdık bakıyorlardı. Onun gözleri gibi kömür karası gözler, evet onun- oğlunun gözleriydi. O küçücük düğme gibi, fıldır fıldır bakan kara gözleri anımsadı bir anlık.

"Sen...."

"He ya.."

"Oğluum. Evet sen osun, evet osun " deyip çocuğa yaklaştı. Elini uzattı saçlarını okşamak için. Genç adam kadının ona uzanmış ellerini yakaladı.

"Annem." dedi ellerini öperek.

Suraye gözlerini oğlunun yüzünden çekmeden

"yavrum, ...sensin. Bu hayal değil, evet sensin." deyip saçlarına, yüzüne dokundu. Elleri ellerine karıştı. Göz yaşları göz yaşlarına.

"Hoş geldin yavruum. Yıllardır bu günü bekliyordum. Hoş geldin. "

"Geldim Anne, senin için geldim."

"Affet oğlum, affet seni çok aradım. Yapamadım, bulamadım."

"Biliyorum anne, biliyorum, her şeyi biliyorum artık." deyip annesine sarıldı bir daha.

"Oğlum, yavrum" kelimeleri uçuştu havada, annem, anacığım kelimelerine kavuştu. Yıllardı bir birinden uzakta seslenilen kelimeler artık biraradaydı. Kelimeler de cisimler de kavuşmuştu. Hasret sona ermişti. Evlat kokusuyla, anne kokusu birleşmişti. Suraye oğlunun yüzünden gözünden, ipek gibi saçlarından öptü. Göz yaşları oğlunun yüzünü gözünü, saçlarını yıkadı.

Bir anne evladına kavuştu, bir evlat annesine. Birbirlerinin kokusunu içlerine çektiler.

"Çok garip anne, çok garip. Bu koku yıllardır hep benimleymiş gibi hissediyorum."

"Ben de yavrum ben de. Hiç unutmadım kokunu. Seninle yattım seninle kalktım" deyip ellerini göğe kaldırdı

"Şükür Allah'ım, çok şükür sana, oğlumu bana kavuşturdun. Ölsem de gam yemem artık." dedi.

"Hayır anne, ölmeyeceksin daha yeni kavuştum sana" dedi çocuk, annesinin ellerinden öperek.

"Affet beni evladım, affet." deyip tekrar okşadı yanaklarını.

"Sana sahip çıkamadım, bakamadım sana, affet. "

"Ben seni çoktan affettim anne, asıl sen beni affet, daha önce gelmeliydim. Affet beni."

deyip tekrar sarıldı annesine.

Bir evladı yuvadan uçmaya hazırlanırken diğer evladına kavuşmuştu. Öğle kaptırmışlardı ki hasret gidermeye kendilerini, etrafına toplanmış köylüleri fark etmemişlerdi.

"Suraye, gözün aydın." diyordu komşusu Saniye kadın.

Hiçbir şeyden haberi olmayan daha genç olan biri;

"kim ki bu adam anne?"

"Oğluymuş duymadın mı?" diyordu bir diğeri öbürüne.

"Allah, Allah, onun oğlu kaç yıl oldu öleli. Bir oğlu daha mı vardı?"

"Aman senin de hiçbir şeyden haberin yok, diğer kocasından olan oğluymuş "

"Başka kocası da var mıydı?"

"Sus Allah aşkına bir izlettirmediniz, bak ne mutlular. Allah kimseyi evladından ayırmasın." deyip başörtüsünün ucuyla yaşarmış gözlerini sildi. Bir diğeri

"Amin" dedi. Suraye kadınlara baktı.

"Komşular, oğlum gelmiş, görüyor musunuz?"

"Şükür kavuşturana"

"Haydi geçin içeri. Bu gün çıfte düğünümüz var. İki gözümün de en mutlu günü bu gün. Bir anne daha ne ister ki bundan başka."

deyip oğlunun koluna girdi.

"Gel oğlum, kardeşin de görsün seni. Seni nasıl merak ediyordu bir bilsen."

deyip içeri götürdü.

Kadir Bey, dışarıdaki kalabalığı görünce ortalıkta oynayan çocuklardan birine;
"bak bakalım, ne oluyor orada?" deyip dışarı yolladı.

Çocuk "Kadir amca, bir adam gelmiş, Suraye teyzenin oğluymuş, öyle dediler" demeye kalmadan Kadir Bey bir hışımla, onlara sarı gelen kalabalığa doğru gitti. Suraye, oğlunun koluna girmiş, kadınların arasında mutluluk saçarak ilerliyordu. İnsanlar Kadir Bey'i karşılarında görünce durdular. Suraye de durdu. Oğlunun kolundan elini çekmeyerek kaynına bakıyordu.

Kadir Bey yüzünü misafirlere tutup;

"hoş geldiniz, çadıra geçiniz size hizmet etsinler."
Suraye' ye oğluyla beraber onlara karışıp içeri geçmek isterken kolundan tutup durdurdu onu.

"Sen, bir dur hele"
Polat Kadir Bey'in annesinin kolunu sıktığı eline bakıyordu. Adam eline bakan gözlerini fark edip, elini kadının kolundan çekti. Çadırdan davul zurna sesleri geliyordu. Kimse onların, olanların farkında değildi. Adam Suraye'yle beraber Polat'ı avludan çıkardı.

"Neden geldin?" dedi.
"Nasıl, neden geldim. Annem için"
"Geldin, gördün şimdi git, düğünümüzü rezil etme. İsmimiz var kendimize göre"
Suraye duyduklarına inanamıyordu

"Ne diyorsun Kadir Abi, nereye gidecek? Benim oğlum o. Onun yeri benim yanım."

"Sen sus konuşma. Ayıp nedir bilmez misin be kadın? Dünürlerin böyle durumu kabullenir mi?"
"Ben ayıp olan bir şey yapmıyorum. Herkes biliyor Polat'ı. Allah'tan saklı olmayanı, bendeden saklamadım ben"
"O başka bu başka. Burada bizim şerefimiz söz konusu"

"Ne şerefmiş. Şeref oğlunu dışarı atmak mı? Bana gerek değil o şeref. Hem bu konuyu yıllar önce konuştuk. Burası Ali'nin de evi. O izin verdikten sonra size laf düşmez."
Konuşmaları dinleyen Polat annesine;

"anne, bırak gideyim, sonra gelirim ben." deyip kolunu annesinin elinden kurtarmaya çalıştı.
"İyi, git şimdi sonra konuşursunuz." dedi adam kaba konuşma tarzıyla.

"Hayır, hiç bir yere gitmeyecek. Burası benim de evim."

"Anne, lütfen izin ver, tatsızlık çıkmasın, ben yine gelirim. Bu gün kardeşimin günü, zehir olmasın şimdi. Suraye oğluna baktı gözleriyle özür diler gibi.

"Gelceğim, merak etme. Kardeşimle de tanışacağım" Suraye oğluyla vedalaşmak zorunda kaldı.

"Oğlum, bekleyeceyim seni."

"Tamam, bir bitsin telaşeniz, gelirim. Hatta seni de alıp götüreceğim"
dedi ve annesine sarıldı ve arkasını dönüp giden iri yarı, esmer, kasketinin içinde yiten küçük kafalı Kadir Bey'e baktı.

SURAYE  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin