Gün ışığı toz toprak yolların kenarında bitmiş kangalların, dikenlerin üzerindeki çiğ tanelerini kurutmamış, köy inek manda böğürtülerüyle inlerken, bazı insanların hayvanlarını azarlayan
"hara gedirsen, a çer değmiş" sesleri eşliğinde Suraye de Samaye ve diğer kızlar gibi su getirmek için gittiği çeşmeye varmıştı.
Çeşme başı kız gelin kaynıyordu. O yüzden geç kalana sıra gelince ilk giden geri dönmüş, ikinci kez kuyruğa girmiş olurdu. Sohbeti ilerletenler, eve gitmek için acele etmeyenler, sırasını geç kalana vermeseler anneleri tarafından azarı yiyorlardı mutlaka. Sebebini bildiklerinden'çok insan vardı o nedenle geç kaldım' dediklerinde inanmıyor,
"sen geçen yolları biz de geçtik kızım, sanki bilmiyoruz orada ne yaptığınızı. Sohbete daldım demiyor da ..." diye ağzını açmaya fırsat vermiyorlardı.
Bazıları da evde su olduğu halde suyu diğer kablara boşaltıp, alışkanlık olsa gerek,
"şu su eskimiş, şununla kabları yıkayalım, yemek pişirmek, içmek için yenisini getireyim" diye evden çıkıyor, sohbetin tatlılığına kaptırıyordu kendini. Burada beğeniliyordu kızlar, burada seviliyordu kızlar, burada gönül verip, gönül alıyorlardı. Yeni gelinler burada uzaklaşırdı kaynananın nazarından, kaynatanın zehminden, burada dönüyorlardı gençliklerine. Köyde kahkaha seslerinin en çok işitildiği yer burasıydı. Belki de ondandır burası iyi geliyordu Suraye'ye - herkese iyi geldiği gibi. Burada unutuyordu derdini bir kaç dakikalık da olsa.
Bugün öyle günlerden biriydi. Kızlarla sohbetin tadını çıkara çıkara geliyordu omuzunda testisiyle. Uzaktan görünen toz bulutları diğerleri gibi onun da dikkatini çekti. Bir atlı geliyordu dörtnala.
"Buralı değil besbelli." dedi kızlardan biri. Diğeri onu onayladı.
"Buralı olsa böyle sürmez atını köyün içinde." dedi. Kızlar yolun sağ kenarına çekilerek durdular.
Yabancı kızlara yaklaşınca durdurdu atını. At kişnedi, şaha kaltı ön ayaklarını kaldırarak. Korkan, geri çekilen de oldu,
'ne yapıyorsun, böyle dalınıyor mu insaların içine' diye uyaran da. Adam , birini arıyormuş gibi dikkatle baktı kalabalığa, brkaç saniye durdu. Ardından aradığını bulamayan biri gibi hiçbir söz söylemeden atının başını döndürüp uzaklaştı. Atlının oradan uzaklaşmasıyla, herkesin merakı iyice artı.
"Kimdi bu adam?""Geçenlerde de görülmüş çeşme başında, neden geldi ki?"
"Kendini neden gösterip gitsin ki?" "Pek ala sorabilirdi kimi arıyorsa"
"Neden geliyordu, kimi arıyordu?"
"Neden kızların içinde. Yoksa kendisine bir yavuklu mu arıyor?" diye sorular, tahminler yükseldi kızların içinden. Evlerine varıncaya kadar sorularla boğuşup durdular.
Bu hadiseden birkaç gün geçmiş atının gelişi ve de gidişi unutulmuş, onun hakkında yapılan tahminler de son bulmuştu derken, atlı bir daha görüldü çeşme yolunda.
Ama bu kez atından inmiş yularından tutmuş, öyle geliyordu. Kızlar yine tahminde bulundular akıllarınca. Bazıları:
"Kim bilir, belki devlet göndermiştir. Diyorlar ki boş gezenlerin listesini tutuyorlarmış, Kolhoz'dan kaytaranları cezalandıracaklarmış"
"Evlerimizden ya annemiz, babamız, yada kardeşlerimiz gidiyor ama."
"Herkesin gitmesi lazımmış, pamuk tarlalarda kalmış. Ağaçlarda kalan pamukları işçilerin ayağına yazacaklarmış. Bire iki kat para yazacaklar öyle diyorlar. Emek günü'nden(bir çalışma günü, bir emek günü hesap ediliyor) keseceklerini söylüyorlar."
Bütün tahminleri konuşa konuşa, daha da aldırış etmeden biraz korkuyla, biraz sorumluluklarını hatırlayarak, daha fazla oyalanmadan herkes dağıldı evine. Geç geldiği için Suraye de en sona kalmıştı. Kızlar birer birer testilerini doldurup giderken
"geliyor musun?" diye sordu Samaye.
"Siz gidin, ben de geliyorum. Sıcak bastırdı iyice."
"Hadi biz yavaş yavaş gidiyoruz sen yetişirsin bize" dedi Samaye."Tamam."
Suyunu doldurup bir az zorlanarak - son zamanlarda zayıflamıştı- testiyi omuzuna alan Suraye yavaş yavaş yola koyuldu, başı önünde kendi derdini unutarak, dünya kaygılarıyla. Babasını annesini düşünüyordu, yaşlanmışlardı artık.'Ben ne yapıyorum, böyle olmaz, taşın altına koymam lazım elimi. Yarından tezi yok ben de gideceğim pamuk toplamaya. Bir de emeklerini kesmesinler.' dedi kendi kendine, kararlılıkla hızlı hızlı yürümeye başladı. At ayaklarının sesi onu düçüncelerinden ayırdı. Az önce yanlarından geçen atlı karşısındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURAYE (Tamamlandı)
General FictionSuraye Wattys 2020 Tarihi Kurgu Kategorisi kazananı. "Suraye" tarihi olayların yer aldığı sürükleyici bir hikaye. Azerbaycan halkının Sovyet döneminde yaşadıklarının akıcı bir dille anlatıldığı bu kitap okuyucunun dönemle ve halkın yaşamıyla yak...