Hasretlik bitse mi? (32)

820 124 53
                                    

Ali'nin ailesini de alıp eve dönmesi annesini çok sevindirmişti, küçük oğlunun artık köyde yaşayacağını duyunca yere göğe sığamamştı. Onlara odalarını gösterirken, İsmayıl'ın yatağını kendi odasında yerleştirmişti. Herkes bu gelişten mutluyken Suraye'nin aklı oğlu Polat'ında ve de anne babasındaydı.

'Madem ki geldik artık burada yaşayacağız, keşke babamlarla da barışsak, oğlumla da kavuşsam' diye geçiriyordu içinden. Bir gözü gülerken, diğer gözü kedere boğulmuştu. Kocasına hiçbir şey söylemese de Ali, karısının gözlerindeki derin kederi görüyor ve nedenini biliyordu.

Daha üç günü vardı köyünde geçireceği. Bu işi sonraya bırakmak olmazdı, geri geldiğinde karısını mutlu görmek istiyordu. Gün ağarmamış kalktı yataktan, daha herkes uyuyordu. Giyinip, dışarı çıktı, ahıra baktı önce. Abisinin atını, eyerleyip avludan çıkardı, sırtına atlayıp hızla köyden çıktı.

Suraye'nin babasına gidip kızını bağışlaması için yalvaracaktı, bunu yapması lazımdı. Ana babasıyla küslük ortadan kaldırılmadıkça Suraye'nin yüzü gülmeyecekti. Daha önce büyüklerini göndermiş, bir netice hasil edememişlerdi, o yüzden bukez kendisi gitmek istiyordu. O da şansını deneyecekti. Belki Yusuf Bey'le konuşursa kızıyla görüşmeyi kabul eder, diye düşünüyordu.
Bu düşüncelerle yola devam ederken kendisini Surayelerin kapısında buldu.

Yusuf Bey karısıyla beraber dışarı çıkmış, kapıyı kilitlemekle meşguldu. Yaşlı adam yanıbaşında at ayaklarının sesini duyunca başını kaldırdı. Bağlamaya çalıştığı kilidi kapının üzerinde bıraktı, soru dolu bakışlarla Alı'ye baktı.

"Hayırdır evladım, kimsin, ne istiyorsun?"

Ali attan inerek yaklaştı.

"Hoş bulduk Yusuf Amca, ben Ali." dedi ve Minaye Hanım'a baktı.

Yaşlı adam bir şey anlamamış olacak ki

"tanıyamadın evladım, kimsin, kimlerdensin? Benimle ne işin var?" diye sordu.

Kadın kocasına baktı.

"Suraye, kızım." dedi yavaştan. Yusuf Bey karşısındaki gencin kim olduğunu anlayıp kızgın bakışlarını Ali'ye çevirdi.

"Daha önce de abilerine de, annene de söyledim. Niçin geldiysen, geri dön, benim öyle bir kızım yok." dedi.

"Yusuf Amca, dinle önce lütfen"
Yusuf Bey anahtarı asma kilide geçirip,

"Benim senle konuşacak bir lafım yok" diyerek çevirdi. Kapı kilitlenmişti. Paslı asma kilitten çıkardığı anahtarı boynyna geçiren Yusuf Bey hiçbir şey demeden göz yaşlarını akıtan karısına baktı.

"Haydi kadın, gidelim. Öğlen oldu. " diyerek kadının kolundan tutup çekiştirdi.

Kadın mıh gibi yere çakılmış, karşısındaki genç adama bakıyor, kızını onda bulacakmış gibi gözünü ondan çekmiyordu. Kocasının onu dürtmesiyle uykudan ayılmış gibi oldu.

"Hadisene kadın, geç kalıyoruz. Millet ikinci çuvalı dolduruyor biz hala buradayız."

"Hayır..."

"Ne..."

"Hayır dedim, gitmiyorum. Yetti artık senin bu inadın yüzünden hasret kaldım kızıma. Hadi Yusuf dinleyelim çocuğu kaç yıl oldu. Benim analık hakkım yok mu? Kızımın hali nedir, nicedir bilmek istiyorum. Görmek istiyorum. Oğlumu hain kurşun aldı elimden, kızımı da sen alma bari. Hadi Yusuf Bey, gel, inadı bırak. İzin ver bir dinleyelim, belki kızmıza bir şey olmuş, belki bize bir ihtiyacı var."

"Benim öyle bir kızım yok, kaçtı gitti. Düşündü mü bizi? Seni düşündü mü?"

"Yusuf Bey, çok üzgünüm" dedi Ali bu kelimeleri duyduğunda.

SURAYE  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin