Because I like suffering

2.2K 140 75
                                    

Taehyung gittikten sonra öylece yerimde kala kalmıştım.

Kendimi şerefsiz biri gibi hiss ediyorum resmen.

Ona öyle davranmamın doğru olmadığını biliyordum.

Ama beni de anlaması gerekti.

Kendini benim yerime koysun.

O zaman benim neler yaşadığımı anlar belki.

Göz yaşlarım durmuyordu.

Sanki duvarlar üstüme geliyordu.

Oysaki bu evde ne kadar çok anılarımız vardı.

O anıların hepsi birer birer üstüme geliyordu.

Böyle giderse evde delirecektim.

Hızlı bir şekilde odama çıktım.

En iyisi evden bir kaç saatlik çıkmaktı.

Üstümü değiştirdim.

Yanıma telefonumu, evin anahtarını ve biraz da para aldım.

Kapıdan dışarı çıktım ve anahtarla kapımı kilitledim.

Yavaş adımlarla Han nehrine gidiyordum.

Yüzüme vuran hafif rüzgar ile ağlamaktan kızaran gözlerim yanıyordu.

Ama bu hoşuma gidiyordu.

Çünkü acı çekmek hoşuma gidiyor.

Aklıma gelen geçmiş anılarımızla birlikte gözlerimde dolmaya başlamıştı.

8 yıldır bir-birimizi tanıyorduk.

Önce çok yakın arkadaş olmuştuk.

Sonra bu arkadaşlıktan öte bir sevgiye dönüştü.

Bir keresinde okuldan kaçıp birlikte akşama kadar şehirde dolaşmıştık.

Daha çok anılarımız vardı.

Ama hatırlamak istemiyordum.

Çünkü ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Han nehrine geldiğimde nehrin etrafında yürümeye karar verdim.

Bamkların birinde sarı saçlı ağlayan bir kız gördüm.

Büyük ihtimal aynı yaşlardaydık.

Neden bilmiyorum ama yanına gitmek istiyordum.

Yavaşça yanına yaklaştım ve bankın bir tarafında ben oturdum.

"Merhaba."

Gelir gelmez söze atladım.

Bune hız be.

"Merhaba."

Kız elinin tersiyle gözlerini silerek kibar bir şekilde bana cevap verdi.

"Neden ağlıyorsun?"

Kız önce bir kaç dakika yere baktı sonra kızarmış gözlerini bana çevirdi.

"Sevgilim benden ayrılmak istedi. Resmen bana ayrılalım dedi."

"İyi ki de onu demeyi akıl etmiş. Yanlış anlama beni sevgilim ayrılalım demeden atmıştım. 6 yıllık sevgilim hemde."

"Hadi ya. Neden? Bir bahanesi vardır kesin."

"Üvey babası yurtdışındaki şirketlerinin başına geçiriyormuş bunu. Buda benden ayrılamaz diye gelip ayrılalım dememiş. Sanki böyle iyi bir şey yaptı da."

"Erkeklerin hepsi öyle. Gerizekalılar."

"Biliyor musun. Erkekler tam bir piç kurusu. Yani onlara göre ağlamana değmez. Boş ver."

"Lalisa. Ama Lisa diye bilirsin."

Dedi elini uzatarak.

Elini tutarak.

"Jennie. Memnun oldum Lisa."

"Bende Jennie."

Lisa ile biraz konuştuktan sonra arkadan tanıdık birinin sesini duydum.

"LALİSAM!"

"Jungkook?"

"Kook?"

Hayretle koşarak gelen Jungkooka bakıyordum.

"Lali'm. Ben özür dilerim. Getçekten şaka yapıyordum. Hepsi Taehyung hyung'un planıydı. İddiayı kayb ettiğim için sana eşşek şakası yapmamı söyledi. Ne olur beni aff et. Lütfen."

Lisa dönüp sırıtarak bana baktı.

Jungkook beni görmüş olacak ki şaşkınlıkla gözlerini devirdi.

"Yenge? Sen ne yapıyorsun burada?"

"Öncelikle senin bana yenge demeni yasaklamıştım. İkincisi ise sana ne?"

"Ya yen-noona sen daha bana trip mi atıyorsun? İkinizinde tripini kaldıramam."

"İyi yapıyoruz. Lisa? Çalıştığım bara gelmek ister misin? Ben şarkı söylerken orada kafanı dağıtırsın. Ne dersin."

Dedim göz kırparak.

"Hayatta olmaz."

"Olur unnie. Tabi ki giderim. Hatta istersen şimdi gidelim."

"Bana uyar."

Kudur Jungkook.

Kudur.

Lisa ile onu arkamızda bıraktık.

Zavallım ya.

Evime doğru giderken Lisa ile Jungkook'un yüz şekline gülüyorduk.

"Nasılda yavru köpek gibi bakıyordu ya. Kudursun biraz."

"Evet ya. Yüzünün halini hatırladıkca gülmeden duramıyorum."

Gülerek eve geldik.

Ama gördüyüm şeyle yüzümdeki gülümseme yüzümden silinmişti.

Evin kapısı açıktı.

"Unnie. Ne oldu?"

"Evin kapısı açık."

Evin açık olan kapısından içeri girdim.

Salona geçtim ve bunu görmeyi beklemiyordum.

Yine mi?

Sevgilerle AnGel.

You're My Tear || Taennie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin