Old Life

738 72 30
                                    

"Ama efendim ben artık buraya alıştım. Yeniden Koreye dönemem."

Evet şu an ne yapıyordum?

Baş hekimi ikna etmeye çalışıyordum.

"Jennie. Ben seni anlıyorum ama gitmen gerek. Korede ki hastaneye gitmelisin."

"Peki tamam. Size bir haber veririm. Düşünmem gerek."

"Kabul etmeye çalış. Çünkü gitmelisin."

"Tamam efendim."

Baş hekimin odasından çıktım ve ne yapacağımı düşünmeye başladım.

Ben şimdi ne yapacaktım?

Oraya bir daha dönmek istemiyordum.

Ama mecburdum.

Hastanede işlerimi bitirdikten sonra çantamı aldım ve hastaneden çıkıp arabama bindim.

Ne yapacağımı bilmiyordum.

Redd etmek gibi bir şansımda yoktu. Mecburen kabul etmeliydim.

Belki de kızım için iyi olabilirdi. En azından babasına hasret kalmazdı. Benim yüzümden olmuştu hepsi.

Eve geldiğimde arabayı park ettim ve kapıyı açıp eve girdim.

Eve girer girmez minik kızım üzerime koştu ve boynuma sarıldı.

"Miniğim nasılsın?"

"İyiyim anneciğim."

Minik kızımı kucağıma aldım ve salona geçtim.

O sırada Jisoo da mutfaktan çıktı.

"Minik bir huysuzluk yapmadı değil mi?"

"Hayır. O benim birtanem. Benim miniğim hiç bir zaman huysuzluk yapmaz."

"Minik sen biraz televizyon izle ben hemen geliyorum tamam mı?"

"Tamam."

Jisoo ile mutfağa geçtik.

"Jisoo Rose nerede? Konuşmam gerekenler var."

"Odasında uyuyordu. Uyandırdım şimdi gelir."

Rose mutfağa girdiğinde uykulu uykulu bizi izliyordu.

"Ne kaynatıyorsunuz yine?"

"Gel geç otur. Konuşmam gerekenler var."

"Ne oldu?"

"Beni Koreye gönderiyorlar. Oradaki baş hekim işten ayrılmış. Yerine beni koyuyorlar. Sizce gitmeli miyim?"

"Bence gitmelisin."

"Bencede."

"Gitmeme gibi bir şansım yok. Hem Jung Mi içinde iyi olur. Her gün bana babam neden yanıma gelmiyor diye soruyor. Bir cevap bulup diyemiyorum. Çocuğu babasına hasret bıraktım. Çok suçlu hiss ediyorum."

"Bencede git. Jung Mi için yapıyorsun en azından."

Bencede gitmek daha iyiydi. En azından kızım babasına kovuşacaktı.

"Hadi kızlar yemek yiyelim."

"Tamam. Gibip miniği getireyim."

Salona geçtiğimde hala merakla televizyon izliyordu.

"Anneciğim hadi gel yemek yiyelim."

"Tamam anne."

Birlikte mutfakta oturduk ve yemek yemeye başladık.

"Jisoo unnie?"

Neden unnie diyordu? Çünkü kendilerini yaşlı hissediyorlardı.

"Efendim minik."

"Seokjin abi nerede?"

Jisoo önce bana baktı.

"Birazdan beni almaya gelicek."

"Tamam."

"Neden sormuştun?"

"Babamı aramasını isteyecektim."

Başladı yine.

"Anneciğim. Yarın babanın yanına gidicez. Yarın akşam görürsün."

"Gerçekten mi?"

"Evet miniğim. Yarın babanı görürsün."

"Yaşasın."

Miniğin yüzü güldüğünde ister istemez benimde yüzüm gülmüştü.

Onun mutluluğu benim mutluluğumdu.

Yemeğimizi yedikten sonra mutfağı topladık ve salona geçip oturduk.

Seokjin gelip Jisoo'yu aldı ve birlikte gittiler.

Ben, Rose ve minik evde yalnız kaldık.

Yavaş yavaş uykum gelmeye başladığında miniğinde benden farksız olduğunu anladım.

İyi ki erkenden baş hekime haber vermiştim. Duyunca çok sevinmişti. Özleyecektim burayı.

Miniğide kucağıma aldım ve odamıza götürdüm.

Yatağımıza girdik ve uyumaya çalıştık.

Ama uyuyamıyorduk.

"Miniğim neden uyumuyorsun?"

"Yarını sabırsızlıkla bekliyorum. Babamı göreceğimiz için seviniyor musun?"

Önce sustum. Hayır demek istesemde diyemedim. Çünkü yalan konuşmak istemiyordum.

"Bende seviniyorum miniğim. Hadi uyu yarın erken kalkıcaz."

"İyi geceler anne."

"İyi geceler birtanem."

---------

Sabah uyandığımda minik hala uyuyordu.

Kalktım üzerimi değiştirdim ve valizimi aldım.

İçine tüm elbiselerimizi doldurdum ve fermuarını çektim.

Sonra miniği uyandırdım ve üzerini değiştirdim.

Uçağın kalkmasına 2 saat kalmıştı.

Seokjin gelmişti. Çünkü bizi havalimanına bırakacaktı.

Valizi aldı ve arabanın bagajına koydu.

Herkesle vedalaştık ve arabaya bindik.

Bizi uğurlamak için Rose ve Jisoo da geliyordu.

Havalimanına geldik ve arabadan indik.

"Sizi çok özleyeceğim."

"Bende sizi."

Jisoo'nun gözleri dolmaya başlamıştı.

"Ya ama Jisoo. Böyle yaparsan gidememki ben. Sık sık gelicem. Sizde gelirsiniz."

"Tamam. Ağlamıycam."

Son kez vedalaştık ve minikle birlikte uçağa bindik.

Eski hayatıma geri dönüyordum sonunda.

Sevgilerle AnGel.

You're My Tear || Taennie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin