Again Jen

773 80 59
                                    

6 ay sonra.

Minik kızım yavaş yavaş büyüyordu.

Bunu söylemek ne kadar acı olsada söyleyeceğim.

Büyüdükce babasına benziyordu.

Onun gibi siyah saçları, esmer teni, güzel gözleri, minik burnu, ısırılacak yanakları ve dolgun dudakları vardı.

Ayrıca aşırı huysuzdu. Gece uyutmuyordu beni bir türlü.

Bu yüzden tüm gün evde ruh gibi geziyordum.

Bir kaç tane hastaneden iş teklifi almıştım. Ama kızım daha küçük olduğu için redd etmiştim.

Bu gün bebeğimin 6-cı ayıydı. Kutlama yapıyorduk. Bu yüzden güzel kiyaferlerini giydirmiştim.

Miniğimi kucağıma aldım ve salona geçtim.

Çocukların hepsi buradaydı. Ajan Seokjin, Mochi Jimin, Ajanın sağ kolu Jisoo, Meleğim Rose, Güneş Hoseok, Gamzeli çocuk Namjoon ve Kedi Surat Yoongi.

Keşke Jungkook ve Lisa da burada olsaydı.

"Ya Jungkook'a da keşke söyleseydik. Ben o tavşanı özledim."

"Biliyor zaten. Gelir mi bilmiyorum."

Çocukların hepsi kendi havasındaydı. Bir birilerini at gibi biniyorlardı. Delirmişlerdi.

Miniğim etrafındaki delilere bakarak gülerken bende onu izleyip gülüyordum.

Seokjin yanıma geldi. Önce şaşırsam da ne diğeceğini tahmin etmiştim az-çok.

"Şey. Miniği verir misin? Tae görüntülü konuşmak istiyor da."

Önce miniğime baktım sonra ise başımla onaylayarak Seokjin'e verdim.

Beni görmesini istemiyordum. Ne de ben görmek istemiyordum. Yüzünü görseydim her an ağlaya bilirdim.

Bir köşede durup kızımın yüzünü nasıl güldürdüğünü izliyordum. Eski günler yine aklıma gelmişti.

Kızımızla kurduğumuz hayaller aklıma geldi.

İlk doğacağını öğrendiğimiz gün, ilk adını koyduğumuz gün.

Hepsi aklımdaydı dün gibi.

Eskiden çok güzeldik ve kızım geldikten sonra daha da güzel olacaktık.

Keşke bu yaşananların hiç biri olmasaydı ve biz hiç bir zaman ayrılmak zorunda kalmasaydık.

Demek ki böyle olması gerekti böylede oldu.

Cebimde telefonumun titremesiyle arayan kişiye baktım.

Numarayı tanımıyordum. Önce açmak istemesemde açtım.

-Alo? Kimi aramıştınız?

-Alo! Jennie.

-Jungkook sen misin?

-Yok babam.

-Boş boğazlık yapmasana.

-Tamam, tamam. Nasılsın özledik seni.

-Bende sizi özledim. Lisa nerede?

-Burada. Yanımda. Sizin ev ne tarafta?

-Geldin mi yoksa?

-Evet. Havaalanındayız. Şimdi bir taksiye bulup geliyoruz.

-Siz bekleyin ben Namjoon'u yolluyorum.

-Tamam. Bekliyoruz.

"Namjoon?"

"Efendim."

"Havaalanından Jungkook'la Lisa alıp gele bilir misin?"

"Gelmişler mi?"

"Evet bekliyorlar."

"Tamam. Gidiyorum."

Seokjin de miniği kucağıma verip Namjoon ile gitti.

Seokjin neden gitti bilmiyorum.

Jungkook'un geleceğini duyduğumda çok sevinmiştim. Özlemiştim tavşan suratı.

Daha doğrusunu söylersem şimdiye kadar onunla konuşmamıştım.

Bir saat sonra kapı çaldı bende kucağımdaki miniğimle birlikte kapıya koştum.

Kapıyı açar açmaz Jungkook üstüme atladı.

"Yengem. Ay pardon. Jennie."

"Jungkook dur çocuk kucağımda."

"Ay özür dilerim. Ver bakalım şu kızı. Ay tanrım tıpkı babasına benziyor."

"Al. Sinirlendirme sakın. Saçını başını yolur. Ne de olsa babasına benziyor."

"Merak etme."

Kızımı Jungkook'a verdim ve Lisa ile de sarılıp içeri geçtik.

Her kes buradaydı. Ama tek kişi eksikti.

O.

Tam yerime oturacaktım ki kapı yeniden çaldı ve ayakta olduğum için ben gitmek zorunda kaldım.

Kapıyı açtığımda gözlerim fal taşı gibi açıldı. Şimdi neden Seokjin'in Namjoon'la gittiğini anladım.

Önce sadece gözlerine baktım.

O kadar kötü görünüyordu ki acımıştım resmen.

Ben bu kadar kötü olacağını düşünmemiştim.

Şu an 'özür dilerim gel barışalım' deseydi barışırdım.

Dur Jennie daha erken.

Yarım saat bakışmanın ardından kapıyı sertçe yüzüne kapatacaktım ki ayağını kapıya sıkıştırdı.

"Girmeme izin ver lütfen Jen. Kızımı görüp gidicem."

Yine Jen.

Önce düşündüm. İstemiyordum. Ama o kızımın babasıydı ve yaptığım doğru olmazdı.

Yüzüne bakmadan kapıyı açtım ve içeri girmesini sağladım.

Salona geçer geçmez her kes şok içinde Taehyung'a ve arkasındaki bana bakıyordu.

Şok olmaları normal çünkü izin vermeyeceğimi sanıyorlardı.

Jung Mi babasını görür görmez gülümseyerek Jungkook'un kucağından Tae'nin kucağına gitmek istedi.

Tae zorlanmaması için anında kucağına aldı, sarıldı, kokusunu doya doya içine çekti.

Bense ağladığımı daha yeni hiss ediyordum.

Daha fazla orada kalamadım ve kendimi odama kilitleyip kapıya yaslanıp ağladım.

Çünkü başka bir şey elimden gelmiyordu.

Sevgilerle AnGel.

You're My Tear || Taennie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin