Nothing

797 79 31
                                    

Mahvolmuştum....

Taehyung beni mahvetmişti.

Ona olan sevgimi bir hiç yapmıştı.

Hayatım kararmıştı. Resmen benimle oynamıştı.

Sancıdan kıvrılıyordum ama ilacımı içmiyordum.

Ne bebek umrumdaydı ne de bir şey.

Ölsem bile umrumda olmazdı.

Banyoya girdim ve ilk yardım çantasını açtım. İçinde bana lazım olan bir ilaç vardı.

Bebeği artık istemiyordum. Her gün onun bebeğini görecektim ve yine yaptıkları aklıma gelecekti.

Ona ait hiç bir şey istemiyordum. İlacı aldıktan sonra aynadakı yansımama baktım.

Yıkılmış bir şekildeydim. Kızarmış gözlerim ve dağılmış saçlarım bunun kanıtıydı

Sonra gözlerim boynumda kolyeye kaydı. Ondan kalan bir şey daha.

Elimi atıp çıkarmak istedim ama yapamadım. Aklıma dolan onca anı buna izin vermedi.

Çaresizdim.

Hem de çok çaresizdim.

Kendimi aciz hissediyordum. Yaptığım şey sadece ağlamaktı. Bir bebek gibi ağlamak.

Bebek dedim ve aklıma daha cinsiyetini bile bilmediğim bebeğim geldi.

Elimi karnıma koydum ve onu hissetmeye çalıştım.

Küçük olsa da, kıpırdamasa da ben onu hiss ettim.

Sonra elimdeki ilaca baktım. İlacı hızla çöp kutusuna attım.

"Ben sana nasıl kıyarım. Sen benim bir parçamsın. Ben bebeğimi nasıl öldürürüm?"

Durmayan gözyaşlarım yeniden akmaya başladı.

"Tanrım ben nasıl bu kadar çirkin insan olmayı başardım? Ben nasıl bu kadar iğrençleştim?"

O an bir şeyi anladım.

Ben Taehyung'sız hiç bir şey yapamıyorum. Ben onsuz yaşayamam.

Ben onsuz hiç bir şeydim.

Ağlaya ağlaya banyodan çıktım ve odama girdim.

Taehyung'a ait ne varsa hepsini bir çöp poşetine doldurdum ve kapının önüne bıraktım.

Eninde sonunda buraya gelecek. O zaman alıp gider.

Ondan bana sadece 3 şey kaldı.

Bebeğim, kolye ve bir de asla ona vermediğim tişörtü.

Bu üç şeyi hiç kimseye veremezdim. Çünkü onlar benim ayrılmaz parçamdı.

Sonra telefonumu aramaya başladım. Telefonu bulamıyordum. Yine acaba hangi cehennemde?

Sonunda telefonu bulduğumda Rose'nin numarasını tuşladım.

Bir kaç çalıştı açmıştı.

-Alo! Jennie ne oldu? Bir şey mi oldu?

Hiç bir şey söylemedim. Sadece ağladım.

-Jennie! Neden ağlıyorsun?

-Rosie. Yanıma gele bilir misin?

-Tamam. Bekle 10 dakikaya oradayım.

-Tamam. Bekliyorum.

Yine ağlamaya başlamıştım.

Ben kendimi nasıl toparlayacaktım şimdi?

Ağlayarak oturdum ve Rose'nin gelmesini bekledim.

Çok geçmeden kapı çaldı. Kapıyı açar açmaz Rose'ye sarıldım.

Şu an birine sarılıp ağlamaya ihtiyacım var.

Öylece kapının önünde sarılarak ağlıyordum.

"Hadi içeri geçelim. Hasta olacaksın."

Sadece başımla onayladım ve salona geçtik.

"Ne oldu anlat bakalım."

"Gitti. Beni yüzüstü bırakıp gitti."

"Kim?"

"Taehyung."

"NE? Şaka yapıyorsun her halde."

"Şaka yapmıyorum. Yapamıyormuş. Olmuyormuş."

"Ben Taehyung'un böyle bir şey yapacağına asla inanmam. Yaptıysada bir nedeni vardır."

"Artık bir önemi yok. Bitti her şey."

"Ben inanmıyorum hala. Şoktayım yani. Taehyung'dan böyle bir şey beklemezdim."

O konuşuyordu ben ağlıyordum. Sadece yapa bileceğim şey buydu.

"Tamam birtanem ağlama. Bebek nasıl?"

"Ben kendimi asla aff etmeyeceğim."

"Neden? Yoksa düşündüyüm şeyi mi yaptın."

"Neredeyse kendi bebeğimi kendi ellerimle öldürüyordum. Ama yapamadım. Kıyamadım ona."

"Tamam ağlama. Geçti hepsi."

Rose'ye sarılıp bir çocuk gibi ağladım. Hem de saatlerce.

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Gitmeyi."

"Bir şey diycem ama kızacaksın. Yalnız gitmen tehlikeli."

"Biliyorum."

"Ben Tayland'dan iş teklifi aldım. İstersen benimle Taylanda gidelim."

"İyi fikir. Ne zaman gidiyorsun?"

"Yarın akşam uçak kalkacak."

"Tamam o zaman."

İşte şimdi gidiyordum. Hem de arkama bakmadan.

Tıpkı senin yaptığın gibi Taehyung. Ben de gidiyorum.

Görüşmemek üzere......

Sevgilerle AnGel.

You're My Tear || Taennie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin