Liar

1.7K 138 21
                                    

Gördüyüm şeyle kısa bir şok geçirdim.

Sinirden neredeyse yerime çivilenmiştim.

Ne içeri gire biliyordum.

Ne de kapıyı kapatıp dışarı çıka biliyordum.

Taehyung.

Bunun burada ne işi vardı ya?

"İçeri gelmeyecek misin?"

"Ha?"

"İçeri diyorum. Gelmeyecek misin diyorum."

Benimle dalga geçmesini aldırmadan içeri girdim.

"Patron nerede?"

"Görmüyor musun?"

Odayı bir daha süzdükten sonra iyneleyici cevabımı verdim.

"Ben piç kurusundan başka hiç bir şey görmüyorum. Patron nerede. Çabuk söyle. İşim var."

"Senin gözlerinde ve anlamanda sorun mu oluştu?"

"Ben gayet iyiyim. Merak etme. Yine soruyorum. Patron nerede."

"Bana patron diye bilirsin."

"Nedenmiş o?"

"Yeni patronunuz benim diye bilirim."

"Bende inandım."

"İnanmıyorsan kendin bilirsin. Patron benim."

Dedi ve oturduğu koltuktan kalkarak tam önümde durdu.

"Patron sensen bu kağıdı imzala."

Gece yazdığım istifa dilekcemi çantamdan çıkarıp ona uzatarak söyledim.

"Eline noldu senin?"

Dedi bileğimi tutup elimin içine daha iyi bakmaya çalışarak.

Sizce ben izin verir miyim?

Tabii ki de hayır.

Elimi yumruk tutmuştum.

İnat edip açmıyordum

"Aç elini."

"Açmıyorum."

"Aç dedim."

"Açmazsam ne yaparsın? Kimsin de bana emir veriyorsun?"

"Hadi Jenjen. Aç elini bakayım ne olmuş eline?"

Yine Jenjen demişti.

"Bana öyle seslenme."

Odaya derin bir sessizlik çökmüştü.

Dudaklarımız değil gözlerimiz konuşuyordu sanki.

Gözleri dudaklarıma indiyinde ondan kurtulmaya çalışsam da güçlü kolları yüzünden kurtulamadım.

Birden dudaklarıma yapışmasıyla gözlerim fal taşı gibi açıldı.

İşini biliyordu şerefsiz herif.

Karşılık vermek istesemde yapmadım.

Çünkü kendimi onun önünde küçük düşürmek istemiyordum.

Benden ayrıldığında önce bir iki saniye gözlerime sonra elimin içine baktı.

Lanet olsun elimi açmıştım.

"Oha! Bunu nasıl yaptın kızım ya?"

"Sana ne? Bir şeyi de merak etme."

"Jiletle mi yaptın?"

"Ne saçmalıyorsun ya. Sadece yerde cam kırıntıları vardı üstüne düştüm. Oda elime birde dizime batdı. Şimdi rahatladın mı?"

"Hadi hastaneye gidiyoruz."

"Ya Tae. Gerek yok. Lisa pansuman yaptı."

"Pansumanla olmuyor bu işler."

Parmağıyla yaralara bastırmasıyla inlemiştim.

"Hayvan mısın? Acıyor. Basma öyle."

"Demek ki cam kırntıları kalmış. Hadi gidiyoruz."

"Off."

Kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı.

"Tae. Biraz yavaş olur musun. Dizlerimdede yara var. Ve hızlı yürüyemiyorum."

"Özür dilerim."

Öncekine oranla daha yavaş yürüyerek garaja indik.

Arabasının kapısını açtı.

Önce beni bindirdi.

Sonraysa kendisi bindi.

Hastanenin önüne geldiyimizde arabadan indik.

Hastaneye girdik.

Hemşire elime baktı ve pansuman yaptı.

Daha sonra yeniden bara döndük.

"Sana demiştim bir şeyim yok diye. Ne diye beni hastaneye götürüyordun ki. Biliyorsun ki hastaneleri sevmiyorum."

"Biliyorum. Ama şüpheden çıkmak için götürdüm. Kötü bir şey mi yaptım? İyilikde yaramıyor ya."

"Neyse. Al bu kağıdı imzalarsın."

"Neymiş bakalım bu kağıt?"

Kağıdı elimden aldı ve içini okudu.

Kağıdı okur okumaz eliyle parçalara ayırdı.

"İstifa mektubu kabul etmiyorum. Özellikle senden. Bu arada barda 2 hafta sonra kutlama olacak. Yani bildiyin güzel bir parti olacak. Yeni şarkı okumanı istiyorum. Dansta üstelik. Bildiyin performans sergileyeceksin."

"Tamam. Ama imzalasaydın iyi olurdu. Son zamanlar yüzünü az görmek istiyorumda."

"Çok kötü yalancısın. Biliyor musun?"

"Evet biliyorum. Ve sende öyle."

Sevgilerle AnGel.

You're My Tear || Taennie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin