Singularity

1.8K 141 9
                                    

Güneş yavaş yavaş doğmaya başlıyordu.

Ama ben hala uyuyamıyordum.

Dün olanlar her dakika gözümün önüne geliyordu.

Hala arkası üste tavanı izler şekilde uzanıyordum.

Başımı yavaşça duvarda asılan saate baktım.

Saat sabahın altısıydı.

Üç saatdir bu şekilde uzanıp ağlıyorum.

Çok anlamlı hayat yaşıyorum.

Her kes beni yanlızlığa terk ediyor.

Annem babam Taehyung.

Yorulmuştum artık her şeyden.

Ölmek istiyordum.

Ama ölemiyordum.

Kendimi öldürmek istesemde bunu yapacak cesareti kendimde bulamıyorum.

Yalnızlık.

Ne kadar da anlamlı bir isim.

Tamda beni anlatıyor.

Yapıştığım koltuktan sonunda kalkmayı akıl ede bilmiştim.

Bu kadar yıpranmak olmazdı.

Kendimi kimsesiz gibi hiss ediyordum.

Zaten kimsesizdim.

Ayaklarımın üstünde zor duruyordum.

Beni ne hale getiriyorsun be Taehyung?

Ben böyle zayıf biri değildim.

Zorla lavaboya vardım.

O kadar güçsüzdüm ki kapıyı bile zorla açtım.

Aynanın karşısında durdum.

Güçsüz, zayıf, çökmüş, yıkılmış bedenime bakmaya başladım.

Uykusuz kalmaktan moraran göz altlarım, ağlamak şişən ve kızaran gözlerim.

Hepsi çaresizliğimin göstericisiydi.

Kendime milyonlarca kez lanet okuyordum.

Neden bu kadar sevdim?

Neden seni sevdim Taehyung?

Neden sen?

Neden ben?

Aynada görünen bedenime bakarak çoçuk gibi hüngür hüngür ağlamaya başladım.

Ben neden bu hale geldim?

Elime geçtiyse hepsini aynadaki aksime atmaya başladım.

Bağıra bağıra ağlıyordum.

Kendime laneyler okuyordum.

En son elimdeki her neyse onu aynaya fırlattım.

Fırlatmamla birlikte ayna parçalara ayrıldı.

Ayaklatım beni tutamıyordu.

Dyanamadım ve açıkta olan dizlerimi yerdeki kırık ayna parçalarını aldırmadan yere koydum.

Elimi de onun gibi.

Elime ve ya dizlerime batan parçaları aldırmıyordum.

Kapının açılmasıyla Lisa nı gördüm.

"Unnie. Ne yapıyorsun?"

Lisa kolumdan tutdu ve ayağa kaldırdı.

Ellerim ve dizlerim kanıyordu.

Ama umrumda değil di.

Lisa kolumdan sürükleyerek beni koltuğa oturtdu.

"Ellerinle dizlerin kanıyor. Neden yaptın bunu?"

Tepkisizdim.

Hiç bir şeye tepki vermiyordum.

"İlk yardım çantası nerede?"

"İstemiyorum."

"Unnie delirdin mi sen? Elin ayağın kan içinde."

"Bıktım. Her şeyden bıktım. Ölmek istiyorum. Annemle babamın yanına gitmek istiyorum."

"Lütfen öyle söyleme. Her şey düzelir. Bak eğer bana biraz değer veriyorsan benim için katlan bunlara. Çünkü sen çok güçlüsün. Hadi şimdi ilk yardım çantası nerede onu bana söyle."

Gerçekten bir taraftan baktığımızda doğru söylüyordu.

Neden başkası yüzünden kendimi öldürmeye çalışıyorum ki ben?

"Şuradaki dolapta."

Elimle dolabı gösterdim.

Hemen çekmeceyi açtı ve ilk yardım çantasını aldı.

"Biraz acıyacak. Ama merak etme acısı çabuk geçer."

"Keşke her şeyin açısı böyle çabuk geçse."

Elime ve dizlerime pansuman yaptı.

Bir gram bile bir şey hiss etmiyordum.

Hissizleşmiştim.

Elimi dizimi sargı beziyle sardıktan sonra koluma girdi.

"Hadi gel biraz uyu. İyi gelir."

Zorla yatak odasına gittim.

Bencede uyusam daha iyi olacaktı.

Yatağıma girer girmez uykuya daldım.

Çünkü buna çok ihtiyacım vardı.

Sevgilerle AnGel.

You're My Tear || Taennie ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin