Beyza'dan
Saçımdaki havluyla salona inerken "Benim işim bitti, Eylül hala gelmedi mi?" diye sordum. Erkekler çoktan işlerini halletmiş, televizyonun karşısına geçmişlerdi.
"Yirmi beş dakika geçmiş." dedi Mert duvardaki saate bakarak.
"Kesin o salak güneşlenirken uyuyakalmıştır." Ege'nin dediği şeyin doğru olma ihtimali olsa da içime bir sıkıntı düşmüştü. Rehberime girip adının üstüne bastıktan sonra bir süre bekledim. Çalıyordu ama açmıyordu.
"Ben gidip bakacağım." deyip kapıya yöneldiğimde Aras beni durdurmuştu. "Ben giderim."
Sinekliği açıp dışarı çıkacağı sırada telefonu çalınca durdu ve aramayı cevapladı. "Efendim Artun?"
Birkaç saniye sadece Artun'u dinledikten sonra yüz ifadesi değişince bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. "Hassiktir, az önce sitenin önünden geçen ambulans Eylül için mi gelmiş?"
Mert ve Ege de dahil hepimiz ona şaşkınlıkla bakarken görüş açımıza hastaneye doğru giden ambulans girmişti. Bunun üzerine Aras, hızla girişteki ayakkabılığın üzerinde duran araba anahtarlarını aldıktan sonra balkona çıktı, biz de peşinden gidip arabaya koşmaya başlamıştık.
Mert "Ne olmuş? Bayılmış mı?" diye sorarken arabaya binmeyi başarmıştık.
Aras arabayı çalıştırıp ambulansın peşine takılırken "Panikten dinleyemedim çocuğu doğru düzgün, hastaneye gittiğimizde öğreneceğiz." dediğinde gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Daha ne olduğunu bile bilmiyorduk, bayılması bile yeterince kötüyken daha kötü bir şey olmuş olma ihtimali beni çok geriyordu.
Camdan bakarken, gözlerim önümde oturan Ege'nin yan aynadaki yansımasına takılmıştı. Haberi duyduğundan beri hiç konuşmamıştı ve hislerini gizlemeyi başarmıştı ama şimdi kimsenin onu görmediğini düşünmüş olacaktı ki, suratındaki endişeli ifadeyi saklama gereği duymamıştı. Hem ona bu kadar kötü davranıp hem de onun için nasıl bu kadar endişelenebiliyordu bu çocuk?
•••
Eylül'den
Gözlerim açılmaya başlarken Beyza, çok yakından gelen sesiyle "Uyanıyor!" diye bağırmıştı. Gözlerim tamamen açıldığında kendimi bir hastane odasında bulmuştum ve herkes buradaydı, Pelda bile.
Hafızam yavaş yavaş yerine gelirken kafamı merdiven taşına çarptığımı hatırladım ve elimi direkt yaralı bölgeye çıkardım. Bir bant yapıştırılmıştı. "Ben nasıl geldim buraya?"
Yatağın yanındaki koltukta oturan Artun cevaplamıştı beni. "Duşumuzu aldıktan sonra Yiğitle dışarı çıkmıştık, bir anda birkaç bağrışma duyup seslerin geldiği yere gidince birinin etrafında toplanmış bir kalabalık gördük. Sonra bir baktık..."
Artun susunca Yiğit konuştu. "Ambulansı aradık hemen. Bir doktor vardı, ilk o baktı sana. Ambulans gelince de biz hemen arabaya atladık, sonra da Aras'ı aradık."
"Oğlum, niye ilk gördüğünüzde aramıyorsunuz bizi? Biz de salak gibi uyuyakaldığını düşünüyorduk." diyen Mert'e çevirdim bakışlarımı. Gerçekten endişelendiğini fark ettiğimde elimle bir öpücük göndermiştim ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi Öyle Bi Böyle
Novela JuvenilLisenin başından beri birbirine bağlı olan 5 arkadaş,(Eylül, Ege, Beyza, Aras ve Mert) üniversite sınavı sonrası beraber tatile çıkar ve sınav sonuçları açıklanana kadar olabildiğince eğlenceli vakit geçirmeye çalışırlar. Bu sırada da Eylül, Ege'nin...