28.Bölüm

3.7K 251 59
                                    

"Hem yakışıklı, hem zeki, hem de ilk gününde sana yardımcı oldu, öyle mi?"

Okuldan çıkıp yurda doğru giderken aynı zamanda Beyza'ya olanları anlatmıştım. "Yakışıklı olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum."

"Ses tonundan anladım ben, söylemene gerek yok." deyip kıkırdadı. "Sadece adını mı öğrendin peki?"

"Evet, neden ki?" diye sorarken aynı zamanda oturduğum koltuktan kalkıp otobüsün iniş kapısının önüne gelmiştim, ineceğim durağa yaklaşmıştık.

"İnsan soyadını da öğrenir." diye sitem ettiğinde gözlerimi devirdim. "Sosyal medyasını bulurduk hemen."

"Bulsak ne olacak ki? Çocuk üçüncü sınıfa geçti, muhtemelen iyi bir arkadaş ortamı vardır. Benim gibi bir çömezle ne işi olabilir?" Otobüs durduğunda açılan kapıdan indim ve yurda doğru yürümeye başladım. "Ayrıca benim kalbimde biri var, biliyorsun."

"Olabilir ama unutma, siz sevgili değilsiniz ve ikiniz de istediğiniz kişiyle görüşmekte özgürsünüz."

Şaşkınlıkla "Ege'den vazgeçmem gerektiğini mi ima ediyorsun?" diye sorduğumda "Hayır, tabii ki onu demiyorum. Sadece, eğer başka birinden hoşlanırsan kendini suçlu hissetmeni istemiyorum." diye yanıtladı.

Yurdun önüne geldiğimde "Tamam, eğer birinden hoşlanırsam dediklerini değerlendireceğim." dedim ve vedalaştıktan sonra aramayı sonlandırdım.

Odama girdiğimde oda arkadaşımın aynanın önünde makyajını sildiğini gördüm ve kibarlık olsun diye "Selam." dedim. Cevap bile vermeyeceğini düşünerek çantamı yere koyduğumda "Selam." diyerek karşılık verdi, bu sefer gerçekten konuşmak istiyormuş gibi duruyordu. "Biliyorum, dün biraz soğuk davrandım ama başka bir şehriden gelip burada tek başıma olmak etrafıma duvarlar örmemi sağlıyor."

"O zaman ikimiz de bu konuda birbirimize destek olmalıyız." diyerek yatağıma oturdum. "Eylül ben."

"Nazlı ben de." dedikten sonra çalışma masamın önüne geldi. Masamın üstünde, duvara asmak için getirdiğim yaklaşık 10 tane Polaroid fotoğraf duruyordu. Bir tanesi ailemle, birkaç tanesi Beyza'yla, bir tanesi Aras ve Mert'leydi. Birkaç tanesinde beşimiz de vardık ve son olarak, bir tane de Ege'yle sevgili olmak üzere olduğumuz zamanlardan bir fotoğraf vardı.

Biraz inceledikten sonra Ege'yle çekindiğimiz fotoğrafı eline aldı ve merakla "Sevgilin mi?" diye sordu.

Birkaç saniye durduktan sonra "Hayır, arkadaşım." dedim.

"Sanırım sevgili olmak istediğin ama buraya geldiğin için olamadığın biri." dedikten sonra fotoğrafa tekrar baktı. "Birbirinize aşık gibi bakıyorsunuz."

İçimde bir burukluk hissederken cevap vermeden yere bakmaya devam ettim, yanlış bir şey söylediğini anlayıp "Özür dilerim, tespitimi içimden yapmalıydım." dedi ve
kendi yatağına oturdu.

Bir süre birbirimiz hakkında konuşmuştuk, Ege Üniversitesine gittiğini ve bulduğu her fırsatta resim yaptığını öğrenmiştim. Daha fazla konuşamadan arkadaşı aramış, Nazlı'yı aşağı çağırmıştı. O hazırlanırken ben de telefonuma gelen mesajları fark etmiştim.

Ege: Nasıldı ilk günün?

Ben: Korktuğum kadar kötü değildi, biraz gergindim tabii ki ama şimdilik iyi olduğunu söyleyebilirim.

Ege: Hep amfide ders görme hayalin vardı, mutlu musun gerçekleştirdiğin için?

Yüzümdeki içten gülümsemeyle parmaklarımı ekranda gezdirdim.

Ben: Biliyorum bu hayali saçma bulduğunu.

Ben: Ama gerçekten güzeldi.

Ege: :)

Ege: Birileriyle tanıştın mı?

Bir süre düşündüm. Emir'den başka kimseyle tanışamamıştım ama ona Emir'den bahsetmek de istememiştim.

Ben: Henüz değil, hem üniversite stresiyle uğraşıp hem de arkadaş edinmeye çalışmak hiç kolay değil :(

Ege: Eminim yakında edinirsin.

Ege: Seninle arkadaş olmak istemeyen olursa çok şey kaybeder.

Yüzümde bir tebessüm oluştuğunda az önce Nazlı'nın yatağıma bıraktığı fotoğrafa baktım. Antalya'nın merkezinde gittiğimiz bir kafede çekilmişti. Loş bir ortamdı ve Ege'nin elleri belimi sarmıştı, ben de onun boynuna sarılmıştım ve yanaklarımız birbirine değiyordu. Yüzlerimizdeki tebessümü gördüğümde, acilen ihtiyacım olan led ışıkları ve bantları almam gerektiğini hatırlattım. Bu fotoğrafların duvara asılma zamanı gelmişti.

•••

Biten 2 saatlik dersten sonra gelen uzun aramı kafeteryada geçirmek için merdivenlere doğru yürürken, Emir'i başka bir amfinin önünde beklerken görmüştüm.

Adımlarımı yavaşlatırken ne yapmam gerektiğini bilememiştim, yanına gitmem saçma olurdu ama selam vermeden de geçemezdim.

Saniyeler sonra bakışlarımız birleşince yüzüne bir tebessüm yerleştirdi ve eliyle gelmemi işaret etti, bu beni rahatlatırken adımlarımı ona doğru yönlendirdim.

Selamlaştıktan sonra şaşkın bakışlarımı gördüğünde "Beni gördüğüne şaşırmış gibisin, biliyorsun ben de bu okulda okuyorum." dediğinde hafif gülerek dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Bu katta sadece birinci sınıfların amfileri var sanıyordum, o yüzden."

Beni onayladı. "Doğru sanıyorsun aslında, ben de bir birinci sınıf için buradayım." dediğinde saçma olsa da aklım sevgilisi olabileceğine kaymıştı ama saniyeler sonra ağzından çıkan kelimeler, bu düşüncelerimi yok etmişti. "Kardeşim bu amfide şu an, o da senin gibi yeni olduğu için ara sıra gelip kontrol etme ihtiyacı duyuyorum."

"Ne kadar iyi bir abisin." diye mırıldandığımda bunu duyup gülmüştü.

"Dün bana bir türlü arkadaş edinemediğinden bahsetti ve benim de aklıma sen geldin. Sonuçta sen de yenisin, belki tanışmak istersin diye düşündüm."

Daha kimseyle tanışamadığımı düşünürsek reddedebileceğim bir teklif değildi bu. "Tabii ki isterim."

Amfinin kapısı açıldıktan bir süre sonra, kapıdan çıkan bir kız Emir'i görmüş, gülümseyerek yanımıza gelmişti. "Abi, biliyorum beni çok seviyorsun ama sürekli kendi arkadaşlarını bırakıp beni görmeye gelmek zorunda değilsin."

Emir, işine gelmediği için kardeşini duymazlıktan geldi ve kolunu kızın omzuna atıp "Tanıştırayım, kardeşim Selen. Selen, bu da Eylül." dedi ve Selen'e döndü. "O da senin gibi birinci sınıf."

Selen bana bakıp gülümsedikten sonra "Merhaba." diyerek elini uzattı, ben de aynı şeyi yaptığımda bir süre gözlerini kısarak bana baktı. "Biliyor musun, senden pozitif bir enerji alıyorum. Bence iyi anlaşacağız."

Aynı şeyi hissettiğimi fark edip gülümsediğimde bakışlarını telefonuna indirip saate bakmış, telaşla "Yalnız benim şimdi gitmem gerekiyor." demişti. "Telefon numaranı verebilir misin?"

Kafamı olumlu anlamda sallayıp numaramı söyledim ve yazmasını bekledim, saniyeler içinde beni rehberine kaydedip koşarak yanımızdan ayrılmıştı.

Emir, aramızda garip bir sessizlik yaşanmasını önleyerek bana "Ne kadarlık aran var?" diye sorduğunda saate bakarak "Bir saat." dedim.

"Boş musun peki?"

Sorduğu şeye anlam veremeyerek "Kafeteryada oturacaktım ama..." dedim, yüzüne bir tebessüm yerleştirip "Kafeteryada oturmak mı, benimle okulu gezmek mi? Seç." dediğinde elimde olmadan gülümsedim.

"Nereden başlıyoruz?"

Sizce Emir bir abi gibi mi yaklaşıyor yoksa...

Bir de Emir için kullanabileceğim biri önerebilir misiniz? Ben çok kararsız kaldım.

Bi Öyle Bi BöyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin