27.Bölüm

3.6K 284 71
                                    

Bunca ödev ve ders arasında sizin için bölüm yazmaya çalışıyorum, beğenmeden geçmezseniz çok sevinirim❤️

Multimedia: Aras ve Ege

"Etrafı göstersene."

Telefonun ekranını çevirerek onlara bulunduğum sahili gösterdiğimde hepsinden beğeni dolu sözler duymuştum, Ege hariç. "Sana bakan bir çocuk mu gördüm ben?"

Gözlerimi devirdim. "Az önce yüzüne kamera tuttum çocuğun, tabii bakar."

"Ege, sen gerizekalısın." diyen Mert, Ege dışında hepimizi güldürürken Beyza en sonunda ciddileşip "Alışabildin mi oraya? Gerçi daha 4 gün oldu ama..." dediğinde birkaç saniye düşündüm.

"Alışmama daha çok varmış gibi hissediyorum ve bu beni korkutuyor." diyerek gerçek duygularımı dile getirdiğimde bir süre hepsi sessiz kalmıştı. Onları anlıyordum, ne diyeceklerini bilmiyorlardı. 'Vazgeç, İstanbul'a dön.' diyemezlerdi ama onlar da buraya gelemezdi. Onları bu karamsarlıktan kurtarmak için "Bu gece oda arkadaşım geliyor sanırım." dedim ve tam da tahmin ettiğim gibi, dikkatleri dağılmıştı.

"Aşırı merak ediyorum! Umarım anlaşabileceğin biridir." dedikten sonra durakladı Beyza. "Ama çok da anlaşma tamam mı, en iyi arkadaşın sıfatını benden başka kimse alamaz."

Ağzımdan bir kıkırtı kaçmıştı. "Merak etme, öyle bir şey olmayacak. Ayrıca aynı şey senin için de geçerli."

Aras, konuya onları dahil etmediğimiz için "Oldu o zaman, kalkalım biz." dediğinde Beyza'yla gülmüştük, saniyeler sonra Mert "Yalnız Eylül, bence sen artık yurda geri dönmelisin. Hava kararıyor ve sen o şehre daha çok yenisin." diyerek farkındalıkla etrafa bakmamı sağlamıştı. Her ne kadar elimin altında harita olsa da karanlıkta yol aramak istediğim bir şey değildi.

"Haklısın." diyerek ayağa kalktım. "Kapatıyorum o zaman, sonra tekrar konuşuruz." diyerek ekranı kilitledikten sonra yurda doğru yol aldım.

...

Kapıyı açıp içeri girdiğimde, oda arkadaşımın çoktan yerleştiğini ve kendi yatağında kulaklıklarıyla bilgisayarına baktığını görmüştüm. Benim girdiğimi görünce birkaç saniye bana baktı, kulaklıklarını çıkardığında ona içten bir gülümsemeyle "Hoş geldin." dedim ama o pek de hevesli görünmüyordu, sadece "Selam." dedi ve kulaklıklarını geri taktı.

Modum anında düşerken, kendime herkesin sıcakkanlı olmak zorunda olmadığını hatırlattım ve banyoda üstümü değiştirdim. Odaya tekrar girdiğimde ise bilgisayarımı çıkarttım ve dizi izlemeye başladım, iki bölüm izledikten sonra oda arkadaşımın hala kulaklıklarının takılı olduğunu gördüğümde gözlerimi devirerek dişlerimi fırçalamaya gittim ve dakikalar sonra yatağımın içine girdim. Dört gündür çektiğim yalnızlığın, en azından oda arkadaşım gelince azalacağını düşünsem de tam tersi olmuştu. Arkadaşlarımı özlüyordum.

Gözlerim kapalı yatarken, komodinin üstünde duran telefonum titreyince hafif doğruldum ve ekranda çıkan mesajı okudum.

Ege: Belli etmemeye çalışsan da kendini yalnız hissettiğini biliyorum.

Ege: Ama ben bir mesaj, bir telefon konuşması kadar uzağındayım ve sen ne zaman istersen o zaman buradayım.

Ege: Gerekirse atlarım bir uçağa gelirim oraya, tamam mı?

Ege: Bu gece bunu bilerek uyumanı istiyorum.

Kalp atışlarım hızlanırken vücuduma bir rahatlama hissinin yayıldığını hissettim ve yüzümdeki gülümsemeyle başımı yastığa koydum.

...

"Evet, büyük gün geldi."

Kulağımda telefonla okulumun önünde dikilerek Beyza'yla konuşuyordum. Okulu ilk başlayan kişi bendim, o yüzden arkadaşlarım arasında üniversite stresini yaşayan tek kişi de bendim. "Lütfen bana çömez olduğunu belli edecek şeyler yaptığını söyleme." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Tam olarak öyle yapıyorum aslında. Daha içeri bile girmedim, kapının önünde dikiliyorum."

"Eylül..." diye sızlandı Beyza. "Lütfen kendine biraz güven ve içeri gir."

"Bunları yatağında yatarken söylemek kolay tabi." derken aynı zamanda içeri girme yolunda ilerliyordum. "Seni de göreceğim ilk gününde." Gözlerini devirdiğini hissedebiliyordum.

"Girdin mi?"

"Evet, tıp fakültesine doğru ilerliyorum."

"Güzel, artık kapatıyorum." dediğinde isyan ettim ama bana mantıklı bir sebep verdi. "Arkadaş edinmek istiyorsan bunu benimle telefonla konuşarak yapamazsın."

En sonunda telefonu kapattığında tıp fakültesinin önüne gelmeyi başarabilmiştim. Öylece durup etrafa bakınırken dışarıdan çömez gibi göründüğüme emindim ama tahmin ettiğimden daha çok stres yapmıştım. Başka bir şehirdeydim ve henüz bir tanıdığım bile yoktu, belki de sebebi buydu.

"Kaybolmuş görünüyorsun."

Arkamdan gelen sesle yerimde sıçrarken, birkaç adım daha attıktan sonra yanıma ulaşan kişiye baktım.

"Aslında kaybolmadım, olmam gereken yerdeyim ama burada birkaç bina var ve ben hangisine girmem gerektiğini bilmiyorum."

"Birine sormak varken burada dikildiğine göre biraz gerginsin." diyerek benden onay beklercesine kaşlarını yukarı kaldırdığında onu kafamla belli belirsiz onayladım. "Bana ilk seneki halimi hatırlatıyorsun."

Birinci sınıf olmadığını fark edip merakla "İkinci sınıfa mı geçtin?" diye sorduğumda güldü.

"Üç."

Üçüncü sınıfa geçen birinin benimle konuşuyor olması beni şaşırtırken ayaklarımı sonunda hareket ettirebilmiştim. "Ben artık gitmeliyim, dersimin başlamasına 10 dakika kaldı."

"En azından seni sınıfına götürmeme izin ver." dediğinde, onu reddedecek pozisyonda olmadığımı fark ederek elimde tuttuğum ders programını ona gösterdim. Birkaç saniye kağıda baktıktan sonra gülümsedi. "Şimdi Tıp 101 dersin var, Murat hocaylasın. Kendisi doçent doktor ve tipik, sadece slaytı okuyup geçen hocalardan değil, o yüzden şanslısın."

Böyle demesi beni biraz rahatlatırken "Başka tanıdığın hoca var mı? Eğer bildiğin başka iyi hoca varsa stresimi atmak için bunu bilmek iyi gelirdi." dedim, kağıda daha detaylı baktı ama en sonunda kafasını iki yana salladı.

"Benim dersime giren başka hoca göremiyorum." dedikten sonra "Hadi, seni derse yetiştirelim." dedi ve yürümemi bekledi, saniyeler sonra beraber fakültenin içine girmiştik. Bina o kadar büyüktü ki, yanımda bana yardım edecek biri olmasına rağmen kaybolmaktan korkuyordum.

4 dakika kaldığı için ikimiz de koşar adımlarla ilerliyorduk, sayamadığım kadar çok koridor ve merdiven atlattıktan sonra en sonunda beni bir amfinin önünde durdurarak "Geldik." demişti.

Derin bir nefes verirken amfiye göz ucuyla baktıktan sonra tekrar ona döndüm. "Çok teşekkür ederim, eğer sen olmasaydın muhtemelen çoktan kaybolmuştum."

"Sorun değil." dedi ve gülümsedi. "Ben Emir bu arada."

Ben de gülümseyerek uzattığı elini sıktım ve kısaca "Eylül." dedikten sonra hızla amfiye girip boş koltuklardan birine oturdum.

Emir hakkındaki düşünceleriniz?

Eylül'ün oda arkadaşı hakkındaki düşünceleriniz?😒😒

Bi Öyle Bi BöyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin