III

6 0 0
                                    

Yaşanılan olaylar ne kadar olağanüstüyse, doğal olarak bu olaylara tanık olanlar insanlar, kendi bilgileri ve inançları doğrultusunda gördüklerine bir anlam vermeye, anlamaya ve anlatmaya çalışırlar. Hatta bazıları da duyduklarına, kendi hayal dünyasını da katarak, kitap veya öykülerde işlerler. Film çekerler. Televizyonda günlerce açık oturumlarda ya da kadın programında meze yapar. Bazen de izleyiciyi bıktırana kadar işlerler. Böylece, yaşananlar dilden dile, yazıdan yazıya dolaşırken, olayın kahramanları ise zamanla şehir efsanelerine dönüşürler. Ancak insanlar, duyduklarını nasıl aktarırsa aktarsın, hepimizin bildiği gibi yine de ortada yalın bir gerçek vardır.

Bu gerçekliğin içinde olan Caner ise, taksi şoförü ile yollarının kesişeceğinden bihaber; önündeki 10 metre uzunluğunda, 2 metre yüksekliğindeki esmer makineyi dikkatlice dinliyordu. Tüm dikkatini şekerleme yapan bu makineye verirken, adeta makineyle bir olmuştu. Şekerleme makinesinin oynak yerinin çıkardığı her sesi, büyük bir dikkatle takip ediyordu.

Garip bir şeyler vardı, fakat ne olduğunu bilmiyordu...

Caner; otoyolun hemen yanındaki 5 katlı bu çikolata ve şekerleme fabrikasının 4.katında şekerleme imalat hanesinde bulunuyordu. Hem otoyoldaki araçların çıkardığı sesler, hem de fabrikada her kattaki onlarca makinenin ve insanın çıkardığı sesler, belli belirsiz duyduğu rahatsız edici sesin üzerini örtemiyordu.

"Ne oldu, bir şey mi var?"

Caner dikkatle incelediği makine parçasından gözünü ayırmadan, hemen yanı başında kendisine seslenen ustasına,

"Bilmiyorum Selman Usta. Bu makinenin çalışmasında bir gariplik var."

Selman usta; 60 yaşlarında, beyaz saçlı, uzun boylu ve yaşına göre oldukça enerjikti. Ömrünün ilk 15 yılı ve 2 yıllık askerlik süresi hariç, tüm hayatını fabrikada geçirmişti. Yaklaşık 5 yıl önce kaynar glikoz kazanı acemi bir çalışan tarafından üzerine devrilince, sağ kolunun tamamı ve boynunun bir kısmı kaynayan şeker nedeniyle yanmıştı. Günlerce hastanede yatmış, bir daha şeker fabrikasına dönmeyeceğine dair defalarca kendi kendine yemin etmişti. Ancak iyileşip evine döndüğünde ise, bu sefer günlerce iş aramış bir türlü bulamamıştı. İş başvurularında ucube gibi olan yanık izi, insanlarda tiksindi ve korkuyla karışık acıma hissi verdiğinden, kimse onu işe almamıştı. Ekmek parası daha fazla beklemeye gelmezdi. Evdeki 2 çocuk ve hanımından oluşan 3 boğaz varken, tekrar eski işe dönmekten başka çaresi kalmamıştı. Bu nedenle istemeyerek tekrar şeker fabrikasına gidip işini geri istemişti. Yalvara yakara tekrar işe kendisini aldırdığında ise, işini ne kadar sevdiğini, bir iş sahibi olmanın ne derece kıymetli olduğunu, ancak o zaman idrak etmişti. Utandığı şeker yanığını, savaş gazisi gibi övünç işareti olarak taşımaktan, gurur duyar olmuştu.

Uzun yıllar fabrikada çalıştığından; her makinenin nasıl çalıştığını, kimin nerede, ne zaman iş yaptığını bilirdi. Seveni çok olduğundan, en ufak bir meselede hemen ona danışılırdı. Bu nedenle Caner'in "Bu makinenin çalışmasında bir gariplik var," sözüne ilgi göstererek,

"Ne gibi?" diye sordu.

"Sanki her an bir olay olacak, bozulacakmış gibi geliyor."

Selman Usta, sürekli çalışan ve yürüyen bandın üzerine şeker bırakan makinenin, bir metrekare çapındaki enjeksiyon kısmına biraz daha yaklaştı. Makinenin akıtma parçasının şekeri, deposundan alıp, saniyeler içinde küçük kalıplara döküp soğutarak ambalajlara sarmasını, yürüyen bandın üzerine bırakmasını izledi. Makineden çıkan şekeri tekrar tekrar kokladı. Hızla dönen dişliler ile kayışların çıkardığı sesleri bir kez daha dinledikten sonra, son bir kez daha yürüyen bandın üzerindeki şekerlemeleri kontrol etti. Her şey normal görünüyordu. Caner'e dönerek,

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin