X

2 0 0
                                    

Yaklaşık bir saat sonra, Azmi; Büyükdere Caddesi'ndeki Gold Paradise Oteli'nin lüks odasında Aysel'in banyodan çıkmasını bekliyordu. Biraz sonra Aysel'le yaşayacağı anın tadını çıkaracağının hazzı ile yatağın üzerine uzandı. Beklerken, biraz oyalanmak için de televizyonun kanallarını peş peşe dolaştı. Sonunda müzik kanalında diskotek müziğine rastlayınca, kanal kanal dolaşmayı bıraktı. İnsanın kanını hareketlendiren müziği dinlerken, bir ara cep telefonunun sesini fark etti. Arayan Tuncay'dı. Çok önemli bir şey olmazsa, Tuncay onu aramazdı. "Şimdi aksiliğin sırası değil," diye düşünüp endişeyle telefonu açtı.

Azmi, yaşadığı gerginliği belli edercesine doğrudan doğruya:

"Ne oldu?" diye sinirli bir ses tonuyla telefonun diğer ucundaki Tuncay'a sordu.

Tuncay,

"Azmi Bey, nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum..."

"Söylesene be adam! Ağzında ne geveliyorsun! Yoksa numunelere bir şey mi oldu?"

"Yok! Azmi Bey, numunelere bir şey olmadı. Ancak operatör Sabahattin..."

"Tuncay beni sinirlendirme! Operatöre ne oldu?"

"Biraz önce Profesör Nevzat Bey aradı. Komaya girmiş efendim."

"Ne demek komaya girmiş! Ne oldu da komaya girmiş? Söylesene be adam!"

"Dediğine göre Asena'nın yükünü taşıyamamış. "

"Ne yani Asena çalışmıyor mu?"

"Hayır efendim. Çalışmıyor. Ne yapacağız?"

"Sen, Şimdi Cengiz Bey'i ara. Ne yapıp etsin, operatörün, istediği o entegre parçalarını acele getirtsin."

"Başka bir operatör bulayım mı?"

"Nasıl bulacaksın? Bunu bulana kadar akla karayı seçtik. Neredeyse bir yılıma mal oldu. Bir bu kadar daha bekleyemem. Şimdilik Asena'ya operatörlüğü Mustafa yapsın. Sonra bir çaresine bakarız. Bu arada sen de ne yap et, malzemeleri getirt..."

"Tamam efendim."

"Sakın numunelere bir şey olmasın! Başka bir sorun daha istemiyorum!"

"Merak etmeyin efendim."

Telefonu kapattığında, Azmi burnundan soluyordu. "Operatörün komaya girmesi hiç iyi olmadı. Tam da dünya sahnesine çıkmak üzereyken, Allah kahretsin! ... kodumun çocuğu.

Komaya girecek zamanı buldu!" diye yumruklarını sıkıp öfkesini bastırmaya çalıştı. Tam bu sırada az önceki gergin konuşmalardan habersiz Aysel, sakin adımlarla odaya girdi.

Aysel; farkına varmadan, bir an için çimen yeşili gözleriyle Azmi'ye öfke dolu bir bakış attı. Sonra da bir şey olmamış gibi sessizce makyaj aynasının taburesine oturdu. Saçlarını ellindeki havlu ile kurulamaya çalışırken aynada kendisini seyrediyordu.

Biraz önceki haberden dolayı sinirleri doruğa çıkan Azmi, Aysel'in bakışlarına kafayı takmıştı. Zihninden "Kimse bana öfkeyle bakamaz," diye şimşek gibi bir düşünce geçti. Tüm kasları gerildi. Yumruğunu sıktı. Sonra da hiçbir şey söylemeden Aysel'e dokunacak kadar arkasına yaklaştı. Öfkeyle taburede oturan Aysel'in hem aynadaki suretine, hem de aslına baktı. Bornozunun yakasının kenarından, pembe göğüs ucunu gördü. İçi gıcıklandı. Temiz teninin kokusunu hisseti. Azmi'nin sert bakışlarla kendisini seyrettiğini fark eden Aysel ise; elinde olmayarak ayağa kalkıp, Azmi'ye doğru döndü. Yüzündeki sert ifadesi değişmeyen Azmi ise; ani bir hareketle Aysel'in üzerindeki bornozu aşağıya sertçe çekti.

Şimdi Aysel'in tüm vücudu olanca güzelliği ile Azmi'nin bakışları altındaydı. Güzellik tanrıçasının yeryüzündeki vücut bulmuş hali ancak bu kadar olabilirdi.

Aysel'e duyduğu şehvet, adeta onu ele geçirmişti...

Aysel; Azmi ile bir gece geçirmeye razı olmuş olmasına rağmen, vücudunun mahrem bölgelerine bakmasından rahatsız oldu. Refleks olarak bir eliyle önünü kapatırken diğer eliyle göğüslerini gizlemeye çalıştı. Bu hareketi, Azmi'yi daha da kışkırttı. O anda Azmi'nin tokadı Aysel'in yüzünde patladı.

Aysel, tokadın şiddetinden gözünde şimşekler çakmış, yüzükoyun yatağa düşmüştü. Patlayan dudağından akan kan yatağa ulaşıp, kırmızı lekeler oluştururken, Aysel, neye uğradığının şaşkınlığı içinde öylece kalakalmıştı. Birkaç saniye sonra kaçıp kurtulmak için hareket etmek istediyse de, Azmi'nin çelik gibi elini, boynunda hissetti.

Azmi, Aysel'in boynuna kuvvetlice bastırdığından, kızın yüzü yatağa gömülmüştü. Diğer eliyle de beline sıkı sıkı bastırarak Aysel'in kıpırdamasını engellemeye çalışıyordu.

Aysel; şuursuz bir şekilde gövdesini ve kalçasını sağa sola oynatarak, gayri iradi olarak tecavüze engel olmaya çalıştı. Lakin bu çabası, afakî bir çabadan öte gidemedi.

Sonunda "Kıpırdama!" emrini duyunca aklı başına geldi. Azminin boynuna ve beline yapmış olduğu baskıdan kurtulamayacağının farkına varmıştı. Sonunda kaba güce teslim olmayı seçti. Hareketsiz kalarak neler olacağını merakla beklemeye başladı. Sonuçta arkasındaki güç, kendisini arzulayan bir erkeğe aitti. Yüreğinin bir şahin tarafından kıstırılmış bir serçe gibi atmasını, yüzündeki tokadın sızısını ve boynundaki pençe gibi gücü, aynı anda hissetti.

Tecavüzünden kurtulmak istedikçe, bu Azmi'nin daha da vahşileşmesine, bir hayvana dönüşmesine yarıyordu... Bekâretini sevdiği adamla paylaşacağına, onun çocuğunu doğuracağına, sütüyle besleyeceğine dair genç kızlık hayallerini uçup gitmişti. Yerine iğrenç kokulu kaba bir adamın tecavüzü gelmişti. Geleceğe dair güzel bir şeyin kalmadığını düşüncesi, zihnine gelip yerleşti. Bu düşünce onun, tüm dişilik duygularını köreltip vücudunu mermer parçasına dönüştürmüştü. Kâbus dolu dakikaların bir an önce sona ermesini beklemeye başladı. Yaşadıklarını bir an önce sona ermesi için gözlerini kapattı. Bir müddet sonra; "Bunları madem yaşayacaktım, zamanında keşke bir sevdiğim olsaydı da beni sevseydi" diye zihninden bir hayal geçti. Ne olduysa o an oldu. Aklına ortaokul zamanlarında kendisine uzaktan bakan, çekingenliği yüzünden kendisiyle hiç konuşamadığı komşu çocuğu geldi. Uzakta olmasına rağmen, tatlı tatlı baktığını görüp hissettiği o anı sanki tekrar yaşadı. Doğanın etkisi, kendisini gösterdi. Azmi'nin yerine onunla birlikte olduğunu düşündü. Tecavüzden kurtulmak için kendini kasmayı bıraktı. Tüm vücudu yeniden hayat buldu. Acıyı ve zevki birlikte yaşamayı öğrendi. Azmi, Aysel'le yattığını düşünürken, Aysel ise hayalinde ki isimsiz çocukla beraberdi... 

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin