IV

3 0 0
                                    

Derler ki; İstanbul'u milattan 700 yıl önce Megaryalılar kurmuş. Efsaneye göre; Megaryalılar yeni bir şehri dünyanın neresine kuracaklarını tartışmışlar, işin içinden çıkamayınca o zamanların Delf kâhinine müracaat etmişler, o da "Kuracağınız şehri, körler ülkesinin karşısına kurun," demiş. Kâhinden aldıkları öğütle, yıllarca denizde çok uzun mesafeler kat ettikten sonra bir gün karaya çıkmışlar. Karaya çıktıkları bu yer, o zamanlar Hatay bölgesinde yaşayan Fenikelilerin sömürgesi olan, şimdiki Kadıköy'ün tam karşısında bulunan Sarayburnu'ymuş. Oradan boğazın güzelliğine bakarken, Fenikelilerin Kadıköy'de şehir kurmalarına bir türlü anlam verememişler. "Bu kadar güzellik varken, şehri buraya değil de Kadıköy'e kurduklarına göre, burası kâhinin bahsettiği 'körler ülkesinin karşısı' olmalı," demişler. Şehri de tam oraya, yani Sarayburnu'na kurmuşlar. O zamandan, bu zamana kadar, İstanbul'un ilk kurulduğu Sarayburnu ve Gülhane Parkı; dünyayı yöneten imparatorluklara başkentlik yapmış, defalarca önemli tarihi olaylara şahit olmuştur. Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde, gizli infazlar yapılarak, cesetlerin Sarayburnu'ndan denize atıldığı olayları bir yana bırakacak olursak, Türkiye Cumhuriyeti tarihini derinden etkileyen çok önemli olaylara da beşiklik yapmıştır. Öyle ki; 200 yıl öncesi Osmanlı İmparatorluğu sırasında başlayan demokrasi çabalarının meyvesi ve günümüz Türkiye'nin demokrasisinin temel taşlarından olan Tanzimat Fermanı da, Abdülmecit zamanında Gülhane Parkı'nda Mustafa Reşit Paşa tarafından 3 Kasım 1839'da okunmuştur. Yine günümüz Türkiye'sinin tüm yaşamını derinden etkileyen ve sık sık Atatürk'ü elinde tebeşirle bir ulusa öğretmenlik yaptığına dair fotoğraf da, Gülhane Parkı'nda çekilmiştir. Atatürk de halka Latin harflerini ilk defa bu parkta, 1 Eylül 1928 tarihinde ilan etmiştir. Hatta "Gülhane Parkı" şiiriyle Nazım Hikmet'in de sosyal düşünceyi derinden etkilemesi, bunlardan birkaçıdır.

Tarihe bu kadar tanıklık eden bu mükemmel manzaralı yerin Sarayburnu kısmına, kromun beyaz parlak rengiyle bezeli motosikletiyle gelen Caner, daha motosikletinden inmeden, boğazın dev bir nehir gibi kırıla kıvrıla akan koyu lacivert sularına baktı. Derin maviliğinin üzerinde dans eden gümüş pırıltılarını birkaç saniye izledikten sonra, kafasındaki mavi ve siyah renkli kaskını çıkarttı. Esen serin rüzgârı yüzünde hissetti. Sonra da fabrika çalışanlarının toplanacağı yere doğru baktı. Gülhane Parkı duvarının hemen üstünde, ağaçlar arasına gizlenen restorandaki kalabalığı gördü. "Geç kaldım galiba," diye düşündü. Motosikletinden inip, hızlı ve seri adımlarla, çoktan yemeğe oturmuş fabrika çalışanlarının yanına geldi.

Kendisini görüp, ayağa kalkan Selçuk, hemen yanındaki boş sandalyeyi işaret etti. Keyifle, yüzünde bir dostu görmenin sahte maskesi vardı.

"Böyle yanıma otur!" diye seslendi.

Caner bir an için sofra düzenine göz gezdirdi. Neredeyse fabrikanın tüm gençleri gelmişti. Birçoğunun ismini dahi bilmiyordu. Hemen karşısında fabrikada yanında çalışan Alican ve onun yanında Nergis ile arkadaşı Süheyla oturuyordu. Onun hemen yanında da Nurettin bulunuyordu. Masanın diğer tarafında bulunan kızlı erkekli gurubun da kendisine yakın hissettikleri kişilerle birlikte oturduğu kendi aralarında yaptıkları sohbetlerden belli oluyordu. Masadaki herkes kendisini merakla izlerken, onlara selam verdikten sonra Selçuk'un gösterdiği sandalyeye oturdu.

O sırada İstanbul Boğazı'nın mavinin bin tonunu barındıran, üzerinden hiç eksik olmayan martıları ve beyaz gelinlik giymiş gibi süzülen boğaz içi vapurlarıyla, akasya ağacının yeşil dalları arasında muhteşem gözüküyordu.

23 genç, boğazın Gülhane Parkı'ndan görülen tüm güzelliklerini seyrederek yemeklerini yerken, birbirleriyle sohbet ettiler. Ortam, herkesi birbirine kaynaştırmıştı. Böylesine çabuk kaynaşmalarında, belki de çaktırmadan içilen alkolün de etkisi vardı. Bazıları gizlice kola şişesine koydukları votkayı içiyor, daha da neşeleniyordu. Gizlice içilen alkol ve damarlarında akan gençlik kanı, masada bulunanları bir başka sarhoş ediyordu.

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin