XIII

2 0 0
                                    

İstanbul'un çoğu semtinde olduğu gibi, Ümraniye semtinin ana caddesi olan Alemdağ Caddesi de yoğun insan ve araç trafiğinin bulunduğu bir caddedir. Gürültü ve kargaşaya rağmen, yine de günün her saatinde kendine has bir akıcılığı, bir düzeni vardır.

Caner 10 dakikadır kafenin hemen önünde bulunan küçük masada çay içerken, gözü Nergis'in gelmesi muhtemel olan taraftaydı. Kaldırımın dar olması ve yayaların yoğun olması nedeniyle, gelişini son ana kadar görememişti. Bu yüzden son anda Nergis yanında görünce, telaşla ayağa kalkıp; " Günaydın" diyerek onu karşılayabilmişti.

Nergis'in üzerinde, beyaz bluz ve kot pantolon bulunuyordu. Elinde kemik renkli bir el çantası vardı. Yüzündeki pembe gülümsemeden, onun da heyecanlı olduğu anlaşılıyordu. Caner'in "Burada biraz oturmak istemisin veya hemen gidelim mi? Nasıl istersen?" sorusuna cevap vermeden önce, bulundukları yere şöyle bir baktı. Yol üstünde bulunan bir kafedeydiler. Hemen yanlarında yol üstünde park etmiş olan araçların arasında Caner'in beyaz motosikletini gören

Nergis,

"Buradan başka bir yere gidelim."

"Nereye gitmek istersin?"

"Sen nereyi istersen!"

Caner hesabı kafe görevlisine ödedikten sonra, motosikletine bindi. Nergis de motosikletin üzerine biner binmez, elindeki çantayı kendisi ve Caner'in arasına koydu. Bir eliyle çantasını tutarken, diğer eliyle motosikletin arkasında bulunan tutunma çıkıntısından yakaladı. Böylece vücudunun Caner'e temas etmeyeceğini düşünmüştü. Aynı anda Caner ise, bir an önce kalabalık caddeden nasıl çıkacağını, nereye giderlerse güzel vakit geçirebileceklerini düşünüyordu. Nitekim Caner, birkaç dakika içinde motosikleti ile ağır seyreden trafikte yol alırken, havanın güneşsiz ve açık olması nedeniyle Emirgan Koruluğu'nda karar kıldı. Nergis'e:

"Emirgan'a gidelim mi?" diye sordu.

"Sen bilirsin!"

Caner, Ümraniye'nin kalabalık caddesinden boş otoyola geçtiğinde, bir an için gönlünden hız yapmak ve bu sayede, arkasında duran Nergis'in kendisine sarılmasını sağlamak gibi hınzırca bir düşünce geçti. Sonra bu düşüncesinden "Birinin tehlikeye düşürerek bana mecbur kalmasını

istemem. Hele de sevdiğimse, hiç istemem" diyerek vazgeçti. Yavaş yavaş hızını arttırarak Boğaz Köprüsü'ne geldiğinde, altlarında boğazın maviliği, üstlerinde ise gökyüzünün maviliği vardı.

Beraberce bu maviliğin tonları arasında seyahat ederken; Nergis, Caner'e sarılmak, tenini koklamak, onu hissetmek arzusuna daha fazla dayanamadı. Kendisi ile Caner arasındaki çantayı omzuna aldı. Önce çekinerek, sonra tüm cesaretiyle kollarını Caner'in beline doladı...

Yarım saatlik yolculuktan sonra, Emirgan Korusu'nun üst girişinden geçip, motosikleti parka bıraktıktan sonra, Emirgan Köşkü'ne doğru giden asfalt yolda, yan yana yürüdüler. Kendileriyle birlikte havanın güzelliğinden faydalanmak isteyen çoluklu çocuklu, kadınlı, erkekli İstanbulluların şen, cıvıl cıvıl konuşmalarına gülüşmelerine karşın, Caner ve Nergis'in arasında bir sessizlik vardı. Bu sessizlik, daha çok ne konuşacağını bilemeyen acemi çocukların sessizliği gibiydi. Birbirlerine bakamıyor, sadece önlerinde uzanan ağaçlar içindeki yola ve kendileriyle birlikte yürüyen diğer insanlara bakıyorlardı.

Bir müddet yan yana yürüdükten sonra, Caner, Nergis'e biraz daha yakın yürümeye başladı. Nihayet elleri birbirine dokunduğunda, Nergis'in elini tuttu. Nergis'in de elini çekmediğini görünce, daha bir sıkı tuttu. Bir müddet yürüdükten sonra ilk konuşan Nergis oldu:

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin