IX

2 0 0
                                    

Temizlik ve saydamlıktan dolayı pırıltılı olan şarap kadehini havaya kaldırarak, içindeki kan kırmızısı şaraba, yakından baktı. Herhangi bir tortunun olup olmadığını kontrol ettikten sonra, hafifçe bardağı çalkaladı. Salınıp, dalgalanan kızıl şarabın, bardağın yüzünde bıraktığı izleri birkaç saniye izledikten sonra da, tadını ve kokusunu veren üzüm nektarını ararcasına kokladı. Aradığını bulmuş olmalı ki, salkım üzümlerin üzerine sinen güneşin canlılığı ile toprak kokusunu hayal etti. Keyfi iyice yerine gelmişti. Üzerinde hafif dekolte, açık yeşil elbisesi ile muhteşem görünen Aysel'e yumuşak bir ses tonuyla,

"Beni kırmayıp, gelmeniz çok nazik bir davranış."

"İltifatınız için teşekkür ederim. Siz benim hayatımı kurtardınız. Nasıl gelmem?"

Azmi, Aysel'e gülümseyerek baktı. "Önemli değil," dedi ve önündeki rostodan bir dilim aldı.

İstanbul'un en lüks ve pahalı restoranlarındaydılar. Gecenin yarısında burası bir başka güzel oluyordu. Birinci köprünün bir gerdan gibi ışıldamasını, Ortaköy Cami ve boğazın maviliğini birlikte gözlüyorlardı. İstanbul'un seçkinleriyle, akşam yemeğini hafif müzik eşliğinde yemek, yemeğe ayrı bir tat ve zevk katıyordu.

Aysel; iyileştiği ve kötü günler geride kaldığı için son birkaç gündür yaşadıklarına inanamıyordu. Sanki cennetin kapıları daha yaşarken açılmış gibi hissediyordu. Ayakları mutluluktan yere değmiyordu. Bunları yaşatan adama şöyle bir baktı. Bekâr olduğunu, Azmi'nin şoförü Serkan'dan öğrenmişti. Sarışın ve kısa kesilmiş saçı, zekâ ve otorite dolu ela gözleri vardı. Beyaz gömleği, saati ve göz alıcı kol düğmeleri onun zevk sahibi olduğunu gösteriyordu. Bir başka kız, rahatlıkla böylesi bir adamla evlenme hayali kurabilirdi. Yine de kendi tipi değildi. Yemeğe de, Prof. Dr. Nevzat ile bitişik odadaki ihtiyar Hasan Amca'nın dayanılmaz ısrarı olmasa asla gelmezdi. Bir anda Azmi ile evlenmesi halinde neler olabileceğini hayal etti. "Böyle bir adamla yaşarsam, her hareketimi kontrol eder. Otoriter, ayrıca bakışlarında sinsilik var. Sinsi bir adamın bir değil, iki değil, bütün bir ömür boyu bana dokunmasına tahammül edemem. Düşünmesi bile korkunç. Benim kısmetim bir yerde beni bekliyor. Ben ona aitim," diye düşündü. Düşüncesine ister istemez gülümsedi.

Azmi, Aysel'in hafifçe gülümsemesini yakalamıştı.

"Gülümsemek size çok yakışıyor."

"Teşekkür ederim."

Azmi; Aysel ile konuşmasına devam edecek iken, masanın üzerinde bulunan cep telefonu çaldı. Telefonu aldığında, telefonun öbür tarafında en yakın adamı Tuncay vardı.

"Azmi Bey. Numuneler yola çıktı. 10 gün sonra yanımızda olur."

"Kaç numune gönderiyorlar?"

"Şimdilik 200, gerisi istediğimiz kadar gelecek."

"Güzel haber. Demek Celal sözünü tuttu."

"..."

"Sen onlarla gelme. Çok fazla zamanımız kalmadı. Uçağa bin yarın burada ol."

"Tamam."

Azmi'nin, Tuncay ile yapmış olduğu telefon görüşmesine şahit olan Aysel merakla sordu:

"Her şey yolunda mı?"

"Evet, fazlasıyla."

Azmi; elinde olmayarak, Aysel'e alıcı gözle, şöyle yukarıdan aşağıya baktı. Gözleriyle adeta Aysel'i soyuyordu. Uzun zamandır klinikte bulunan gizli kamerayla onu izlemişti. Banyo yaparken, yatağa girerken hep seyretmiş ve tahrik olmuştu. O anlarda ona bir gün sahip olacağını, ona dokunacağını ve zevk alacağını düşünerek haz almıştı. Şimdi o an gelmişti. Aysel'in tüm güzelliğine sahip olma sırasıydı. Aysel'e gülümseyerek,

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin