XIV

2 0 0
                                    

Adnan, gece saat 10 sıralarında, Taksim, Gümüşsuyu yokuşundaki Alman Konsolosluğu'nun önüne orta yaşlı kadın müşterisini bıraktıktan sonra, Kabataş'a doğru yokuş aşağı inerken gözüne uzakta taksi bekleyen iki adam ilişti. Bu iki adamı iki gündür aynı yerde beklerken görmüştü. İçinden "Tamam bu sefer sizi ben götüreyim," diye söylenip, adamların başka bir taksiye binmesine mahal bırakmadan sağlı sollu manevralarla arabaları geçerek adamların, diğer taksiler yerine bu kez kendi taksisine binmesini sağladı.

Adamlardan esmer orta boylu çökük yüzlü olanın üzerinde lacivert takım elbise bulunurken, elinde kahve renkli Bond model evrak çantası vardı. Bu adam taksinin önüne otururken, diğer adam ise uzun boylu, insan azmanı gibiydi. Üzerinde safari ceket ile siyah kot pantolon bulunuyordu. Taksinin arka koltuğuna oturdu.

Adnan yaklaşık 50 m gittikten sonra, ön koltukta oturan Esmer adam:

"Şileye gidelim," diyerek, istikameti söyledi.

Yılların tecrübesiyle Adnan, adamın sesindeki soğukluğu fark etti. Bir an için durup adama baktı. Adamın bakışları kararlı ve donuktu. "Bunda bir şey var. Ortalık, gasp edilen taksicilerle dolu! Durup dururken başıma iş almamayım," diye düşünüp, yan koltukta oturan esmer adama;

"Affedersiniz ben bir saat sonra taksiyi benden sonraki şoföre bırakacağım. İsterseniz sizi Beşiktaş'a kadar götürebilirim. Oradan karşının taksilerine binersiniz," diyerek klasik taksici yalanını söyledi.

Esmer adam, Adnan'ın kibarca taksiden inmelerini istemesini kabullenmeyerek:

"Kardeşim neden bize binmeden söylemedin?" diye söylendi. Sesinde öfke vardı. Sözlerine devam ederek; "Tamam, hemen sağa çek ineceez!" dedi.

Adnan söylenenleri yaparak, taksiyi sağa çekti. Sakin sakin, müşterilerin taksiden inmesini beklerken, arka koltuğa iriliği nedeniyle güçlükle sığan adam, hızla elindeki tel kabloyu Adnan'ın boynuna doladı. Adnan, boynuna oturan kablodan kurtulmak için can havliyle, kablo ile gırtlağı arasına elini sokmak ve gırtlağının kırılmasını engellemek istediyse de başaramadı. Çabası tırnaklarının gırtlağını çizmesinden öte gidemedi. Kablo gırtlağına oturmuştu bile. Çabaladıkça da, tel kablo gırtlağını daha da sıkıyordu. Birkaç saniye içinde nefes alamaz hale gelmişti. Boynundan akan kanın, boğazından aşağı süzülerek gömleğini ıslattığını hissetti.

Ön koltuktaki esmer adam sinirli bir sesle:

"Debelenmezsen iyi olur. Yoksa Gerald gırtlağını kıracak, geberip gideceksin," diye uyardı.

Adamın uyarısını dinleyen Adnan "çaresiz teslim oldum" anlamında sakinleşti. Kolları serbestçe aşağı düştü.

Adnan'ın sakinleştiğini arka koltuktaki adam fark edince de, çelik kabloyu biraz gevşetti. Artık esmer adam da sakinleşmişti. Elindeki evrak çantasının içinden siyah Cold marka tabancayı çıkarıp, soğuk namlusunu Adnan'ın suratına dayadı.

"Amına koduğumun çocuğu. Beni üzme. Ben de seni üzmeyeyim. Şimdi sorularıma cevap ver!" dedi. Sesinde bu kez nefret vardı.

Adnan eliyle "boynumda ki kabloyu, biraz daha gevşetin" anlamında boğazını göstererek işaret etmesine rağmen, esmer adam konuşmasına devam etti:

"Konuşman gerekmiyor, sadece gözlerini kırp yeter," dedi. Sonra da Adnan'a "Arabada telsiz, imdat butonu gibi şeyler var mı?" diye sordu.

Adnan bu soruyu ancak kaşlarıyla "yok" anlamında cevaplayabildi. Ancak esmer adam yine de imdat butonu olabilecek yerlere bir göz attıktan sonra, sinirli bir sesle "Senin adın Adnan mı?" diye tekrar sordu. Adnan gözlerini "evet" anlamında kırptıktan sonra, esmer adam sağ elindeki silahı, kucağındaki çantanın üzerine koyup, eline telefonunu alarak kayıtlı bir numarayı aradı. Telefondaki ses; "Alo" deyince; "Adamımız tamam. Gelin bizi alın," dedi.

Bu sırada Adnan, boynunu kanatacak kadar kabloyla sıkan arkadaki adamı, dikiz aynasından görebilmişti. Arkadaki adam tüm dikkatini kabloya ve Adnan'a vermişti. Bir anda "şırak" diye bir çeliğin sürtünme sesi taksinin içini doldurdu.

Adnan'ın sağ kolundak gizli bıçağın ortaya çıkıp kendisini göstermesiyle, arkadaki adamın gözüne saplayıp, geri çıkması bir olmuştu. Adamın can havliyle bağırarak, elindeki tel kabloyu bırakıp oyulmuş kan içindeki gözünü kapattığı sırada, Adnan'ın kolundaki bıçak; bu sefer çantanın üstündeki silahı yakalamaya çalışırken, esmer adamın çenesinden kafatasının içine girdi. Esmer adamın çenesinin altından fışkıran kan taksinin ön camına ve torpido kapağına adeta püskürdü. Sarsıla sarsıla can verirken, Adnan bu sefer koltuğunun arkasına dönerek, gözlerini kapatarak acısından taksinin içinde kendini sağa sola atan diğer adamın şahdamarını kesti. Her iki adamdan fışkıran kanlar, Adnan'ın arabasının içini adeta kan gölüne döndürürken, Adnan'ı adeta cehennem zebanisine benzetmişti.

Olayın etkisini birkaç saniye içinde üzerinden atan Adnan, kolundaki ustura gibi keskin bıçağı dikkatli ve soğukkanlı bir biçimde yuvasına yerleştirdi. Dikiz aynasındaki kanlı görüntüsüne bakarken, kendi kendine söylenerek "Şu işe bak, deşifre olmuşuz. İnşallah "Ölüm meleği" bana kızmaz. Adamın çağırdığı arkadaşları gelmeden buradan gitsem iyi olur," dedi. Sonra da arabasını çalıştırıp İstanbul caddelerinde kayboldu. 

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin