XVII

3 0 0
                                    

Caner bronşlarından gelen ani öksürük nedeniyle uyandı. Sarsıla sarsıla öksürürken, yatağında doğruldu. Öksürüğün hemen arkasından gelen mide bulantısını bastırmaya çalıştı. Nitekim birkaç kez yutkunduktan sonra mide bulantısı bir müddet için bile olsa geçti.

Acıpayam'daki nöbetçi eczaneden almış olduğu ağrıkesici ve öksürük ilaçları işe yaramamıştı. Kaç gecedir öksürme krizleri yaşamış, sürekli istifra etmiş nerdeyse içi dışına çıkmıştı. Öksürürken öksürmenin şiddetinden, bazen ciğerinden kan da geliyordu. Kanı her gördüğünde ise, içinden bir parçasının koptuğunu ve ciğerinin yara içinde olduğunu anlıyordu. Çaresiz durumdaydı. Ama elinden gelecek bir şeyi yoktu.

Peş peşe gelen öksürük ve istiğfar krizleri şimdilik geçici de olsa, durmuştu. Yatağından güçlükle doğruldu. Beyaz yastığı ve çarşafı yer yer kan içindeydi.

Bu illet hastalık TIR'lara yapmış olduğu saldırıdan hemen sonra onun yakasına yapışmıştı. Belirtiler ilk başladığında, önceleri TIR'lardaki hastalardan, bulaşıcı hastalık kaptığını düşünmüşse de, TIR'lardaki bilgisayardan flaş belleğine indirip, dosyaları incelediğinde, ölümcül seviyede radyasyona maruz kaldığını öğrenmişti.

Yüksek radyasyonun etkisini hafifletmek için saatlerce duşta kalmış, ama vücuduna yerleşen radyasyonun her geçen dakika organlarını parçalamasını engelleyememişti. Dakikalar boyunca durmayan kuru öksürük, İstifra ve kanama yüzünden ayakta kalamaz hale gelmişti. Neredeyse bütün kanı çekilmişti. Bu haldeyken, hastaneye gidemezdi. Gitse de nereye gidecekti ki? Türkiye'de nükleer sızıntıya maruz kalanların tedavi edildiği görülmemiş, duyulmamıştı. Zaten internette yaptığı araştırma da Azmi'nin "Uluhan Araştırma Kliniği" dışında hastalığını tedavi edecek bir hastaneye ya da kliniğe rastlamamıştı. Diyelim ki tedavi olmak için Azmi'nin kliniğine gitmiş olsa bile, Azmi'nin hastalara ne yaptığını indirdiği dosyalarda görmüştü. Bu acımasız adamın kendisini yaşatmayacağından emindi.

Son çare olarak TIR'dan almış olduğu ilaçları kendi üzerinde denemek istemiş, çabası bir işe yaramamış bilakis hastalığın etkisi daha da artmıştı. Bu da aklına, ilacın kullanım şeklinin, farklı hastalara farklı dozlarda kullanılıyor olması olasılığını getiriyordu. Yakın birisinden de yardım alamazdı. Öyle bir şey yaparsa, Azmi eninde sonunda bulur ve ona bir kötülük yapabilirdi. Artık bu vaziyette de devam edemezdi. Artık ölümün yaklaştığını hissediyordu. İçinde bulunduğu 3. Sınıf bu otel odasında komaya girip ölmesi içten bile değildi. Arabasını

birkaç kilometre ileride gece vakti yol kenarına bırakmış, tarlalar içinden yaya geçerek saatler sonra bu oteli bulabilmişti. Böylece Azmi'nin adamlarının kendisini bulamayacağını umuyordu. Üzerindeki tüm kimlikleri de, geçtiği mısır tarlasının toprağına gömmüştü. Ödediği oldukça yüksek konaklama ücretiyle ancak bu 3. Sınıf otelde kalacak oda bulabilmişti. Şimdi burada başına bir şey gelse, gerçek kimliği asla ortaya çıkmayacak, kimliği belirsiz adamlar gibi gömülecek veya kaybolup gidecekti. Aklına Azmi'nin kanser araştırma kliniğindeki ihtiyar geldi. Kendisinden yardım istediği an, gözünün önünde adeta canlandı. İçi bir başka acıdı. İhtiyara yardım edemediği gibi şimdi kendisi de ölümün eşiğine gelmişti. Üstelik düşüncesizliği nedeniyle yakınlarının hayatını da riske atmıştı. Pişmanlık duygusu yüreğini kasıp kavururken, midesinin tekrar bulandığını hissetti. Banyoya kadar gidip istifra etmek yerine, günlerdir başucunda, yatağının hemen dibinde bulunan kovaya güçlükle istifra etti. Ancak midesinden, yine mide suyu yerine kan geldi. Birkaç dakika kuru kuruya öğürdükten sonra, bitkin vaziyette kanla bulanmış yatağına tekrar uzandı. Şimdi başının ağrısı biraz geçer gibi olmuştu. Bir müddet boş boş tavandaki lambaya baktı. Lambanın yanan sarı ışığı odaya adeta hüzün dağıtıyordu. Aniden ortaya çıkan karasineğin, lambanın etrafında birkaç tur attıktan sonra odayı dolaşıp tekrar tekrar lambanın etrafında dönmesini izledi. Bir müddet sonra da aklına otel odasında ölebileceği fikri gelip, yerleşti. "Hiç kimsenin haberi olmadan ölmek! Kimse ile vedalaşmadan, yaşanması gereken bir ömür varken yaşayamadan ölmek... Kimsesizler gibi sessizce kaybolarak ölmek, ne acı!" diye düşündü. Yüreğine bu defa derin bir hüzün çöktü. Etrafına bakındı. Üzerinde yattığı çift kişilik yatak, komodin ve aynası ile birlikte bir dolap ile duvardaki çalışmayan yarım metrelik klima dışında bir şey yoktu. Duvarlar birkaç sene önce kireçle boyanmıştı. 50 m2'lik bu otel odası ömrünün son anlarının şahidiydi. Eline telefonu alarak, telefonda Nergis'le çekildiği fotoğraflara uzun uzun baktı. Sanki o fotoğrafları çekildiği zamana gitmek ve orada sonsuza kadar kalmak ister gibiydi.

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin