VII

3 0 0
                                    

Alican; ağabeyi Ertuğrul'un arabasından indiğinde, saat gecenin yarısıydı. Gökyüzü pırıl pırıl, yıldızlar bir başka parlak gözüküyordu. Aynı anda geceyi, dolunay dışında 20'ye yakın araba ve motosikletlerin farları, aydınlatıyordu. Ormanı bir bıçak gibi kesen iki şeritli bu kara yolu olmasa, ormanın ıssız bir köşesi sayılabilirdi. Çalışan arabaların ve motorların gürültüsü, bazı gençlerin yüksek seslerle konuşup gülüşmeleri, ortalığı adeta panayıra çevirmişti.

İki metreye yakın boyuyla Alican'ın ağabeyi Ertuğrul,

"Bu kadar kişinin geleceğini hiç tahmin etmemiştim. Birazdan bu şamataya polis damlar," diye sezinlenişte bulundu.

Alican, ağabeysinin endişesini gidermek istercesine:

"Yok, abi be! Bence Nurettin Bey polise haber vermiştir. Onlar da buraya gelmez. Gelse de iş yarış bittikten sonra gelir," dedi.

Ertuğrul,

"Trafiğe açık yolda yarış yapılıyor ve polis gelmiyor. Bu mümkün değil. Sen yanımdan fazla ayrılma. Bak göreceksin birazdan polis gelecek. Durup dururken karakolluk olmayalım."

Alican,

"Amma yaptın abi. Ben Caner Abi'ye bakıp geleceğim."

Alican, abisinin cevap vermesini beklemeden, biraz ilerideki kızlı erkekli gurubun içine doğru yürüdü. Ay ışığı altında ortalık her ne kadar aydınlık olsa da araçların farları insanların yüzlerinin görülmesini engelliyordu. Kalabalığın içine girdikten sonra, gözleriyle Caner'i ararken, görüntülü telefonları ile yakınları ile görüşen iki kıza yaklaştı. Onlardan birinin "Nergis Abla" olmasını ummuştu. Ama değildi.

Alican,

"Caner Abi'yi gören var mı?"

Kızlardan kısa boylu olanı, elinde ki telefonla konuşmayı kesmenden, diğer eliyle biraz ötedeki ağacın altını göstererek:

"Şu tarafta," dedi.

Alican, kızın gösterdiği yöne gittiğinde Caner'i gördü. Farları kapalı motosikletinin yanında cep telefonun internet sayfasında yarış alanı trafiğini kontrol ediyordu. Caner, Alican'ı görünce telefonunu kapattı.

"Hoş geldin Alican."

"Hoş bulduk abi. Nergis Abla seni aradı mı?"

"Aradı. Biraz önce görüştüm. İyi şanslar diledi. Gelemeyecekmiş." Sesinde kırgınlık vardı.

Alican, Caner'in mutsuzluğunu fark etmesine rağmen üzerine düşmedi. Dikkatini Caner'in açık beyaz ve çelik renk karışımı, rüzgâra göre dizayn edilmiş keskin görüntüsüyle yırtıcı bir hayvan izlenimi veren motosikleti çekmişti. Yakından bakmaya başladı. Elinde olmadan motorun jantlarında elini gezdirirken soğuk çeliğin gücünü hissetmek istedi. Kendini tutamayarak:

"Abi. Senin bu makine harika! ... Şuna bak... İnternette gördüm. Bunlar 182 bhp/170 kilogram gücünde," dedi.

Alican hayran hayran, elini motosikletin üzerinde gezdirip, çelik aksamın gücünü hissetmeye çalışırken, asfalt yolu ortalayarak, yanlarına doğru gelen 3 adamı fark etti. Adamların yüzleri yarışı izlemeye gelen araçların farları nedeniyle görülmüyordu. Caner de onları fark etmiş olmalı ki, onlara doğru ilerledi. Alican da, Caner'in gelenlere doğru hareketlendiğini görünce, gayri ihtiyari Caner'in arkasına takıldı.

Her iki gurup yolun ortasında karşılaştığında, Alican karşı grubun Nurettin ve Selçuk'la birlikte Nurettin'in halkla ilişkiler uzmanı olan arkadaşı Fazlı'dan oluştuğunu gördü.

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin