XXIV

2 0 0
                                    

Caner, "Koca bıçak" lakaplı, sahte pasaport temin eden adamı, Denizli'nin eski pasajlarından birinde bulmuş ve hem kendisinin hem de Nergis'in vesikalık resimlerini vermişti. Kaparo olarak da epey yüklü parada ödemişti. Birkaç saat içinde yurt dışına çıkma sorunu çözmüş saydığı için kendisini şanslı hissediyordu.

Otel'e geldiğinde resepsiyon görevlisi, kendisini görür görmez. "Hüseyin Bey, eşinizi emniyet götürdü," dediğinde ise şok oldu. Hızla merdivenleri üçer beşer atlayarak 411 numaralı odaya vardı. Odanın kapısını açıp içeri girdiğinde, bütün eşyaların alınmış olduğunu, yatağın üzerinde Nergis'in pembe renkli telefonunu ile "Beni ara" notu ve cep telefonu numarasının yazılı kâğıdı gördü. Kâğıdı ve cep telefonunu eline aldıktan sonra yatağa oturup hafızasını toplamaya çalıştı. Neler olduğunu ve neyle karşılaşacağını düşünmeye, ihtimallere göre neler yapacağını hesaplamaya başladı. Nergis'i götürenler polis olamazdı. Polis öyle gelip telefon bırakıp notlar bırakmazdı. Büyük ihtimalle şirket olmalıydı. Yine de emin olmak için cep telefonunun internetine girip, birtakım kodlamalar yazdı. Bir anda telefonun ekranında Denizli Emniyet Müdürlüğü'nün tutuklu isimleri belirdi. İsim taramasında yine Nergis'in ismini göremedi. Yetinmedi Denizli Emniyet Müdürlüğü'nü arayarak Nergis isminde tutuklu birinin olup olmadığını sordu. Olumsuz yanıt alınca telefonu ve notu alıp hızla aşağıya resepsiyona indi.

Resepsiyondaki görevliye "Emniyetten gelenler sivil miydi?" diye sordu. "Evet," yanıtını alınca da Nergis'i götürenlerin şirket elemanları olduğundan artık emin olmuştu. Yüreği, kötü bir şey olacakmış gibi hızlı atmaya başladı. Bir türlü kendisine hâkim olamıyordu. Bu durum birkaç dakika sürdükten sonra yavaş yavaş kendisine geldi. Resepsiyon görevlisine cevap vermeden hemen yan taraftaki merdivenlere yöneldi. Üst kattaki boş lobiye geçti. Belki yüksek sesle konuşursam başkaları duyar diye de lobinin en kuytu kısmına geçip lacivert koltuklardan birine oturduktan sonra hızla az önce kaldıkları odada bulduğu nottaki telefon numarasını aradı. Telefon ilk çalışta açıldı. Caner'in gözlerinde bir anda şimşekler çaktı. Yüzü gerildi. Yüzünün gerginliği vücudunun tüm kaslarına geçmişti. Kendisini zor zapt ederek kısık sesle,

"Ne yapmaya çalıştığınızı bilmiyorum. Ama Allah'ıma yemin ederim ki, onun kılına dokunursanız dünyanın neresine giderseniz gidin, sizi bulurum!" dedi.

Telefonun diğer ucundaki adam Adnan'dan başkası değildi.

Adnan,

"Bir saniye, beni dinlemeden neden tepki veriyorsun?" diye sordu.

Caner, tehdit dolu sözler sarf etmesine rağmen, Adnan'ın sakince konuşması karşısında kendisine geldi. Sakinleşti. Yine de gözlerindeki şimşekler kaybolmamıştı. Kendisini sakinleştirmek için derin derin nefes aldığı sırada aklına "Hemen tepkimi göstererek hata yaptım. Bu aşamadan sonra Nergis'in benim için önemli olmadığını söylesem inanmazlar. Üstelik beni yalancı çıkarmak için her türlü kötülüğü yaparlar," diye düşündü. Yine de elinde olmadan, kendini tutamadı.

"Peki, pezevengin çocuğu seni dinliyorum!" dedi.

"Küfürlü konuşma. Beni tanımıyorsunuz. Arkadaşınızı merak etmeyin. Sağ!"

"Sana neden inanayım?"

Adnan'ın sesi, kinayeli idi,

"Arkadaşın neden senin için bu kadar önemli?"

Caner, Adnan'ın sorusu karşısında bir an durakladı. Bir an için ne diyeceğini bilemedi. Aklına Nergis'in kendisini kurtarmak için otel görevlisine attığı yalan geldi. "Nişanlım olur," deyiverdi.

Adnan,

"Numaram telefonunuzda çıktı. Beni görüntülü arayın. Sizi görüştüreyim."

Caner,

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin