XVIII

6 0 0
                                    

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde trafik, ağır aksak bile olsa yürümüyordu. Resmen durmuştu. Yarım saat geçmesine rağmen, Cengiz'in son model siyah makam aracı tam da köprü üstünde kalıvermişti. Arka koltukta boğazın bin bir çeşit mavi tonları üzerinde adeta dans eden gümüş pırıltı dalgaları izlerken, ön tarafta bulunan orta yaşlı esmer şoför:

"Galiba bir kaza olmuş," diye söylendi. Cengiz şoförün konuşmasına aldırış etmeden boğazı seyretmeye devam etti. Ne de olsa bir acelesi yoktu. Bu gün sadece Azmi ile Asena'nın yanına gidecekti. Onu da, gün içinde ne zaman olursa yapabilirdi. Azmi cep telefonunun çalması ile ceketinin iç cebindeki telefonunu açtı. Telefondaki çiftlik kâhyası İsmail Ağa idi:

"Ağam. Kusura bakma seni rahatsız etmek istemedim."

"Söyle İsmail ağa. Ne oldu?"

"Ağam. Gurbet'e gönderdiğim hısımlardan haber var."

"Evet !"

"Onlar sıkıntıya düşmüş, Ev sahibi onları evden çıkarmak istiyormuş."

Cengiz, İsmail Ağa'nın verdiği haberle birden irkildi. Mavi gözleri bulutlandı. İsmail Ağa'nın gurbetteki hısımlar dediğinin Technology Drive binalarına saldırı yapacak olan iki adamı Hatem ve Sage olduğunu hemen anlamıştı. Neler olduğunu anlamak için, İsmail Ağa'ya:

"Sıkıntıya düştüklerini kendileri mi sana söyledi?" diye sorduğunda İsmail Ağa; "Yok ağam. Kendileri söylemedi. Ev sahibini tanıyan benim bir hemşerim var. O söyledi," diye cevap verdi.

Cengiz, İsmail Ağa'nın cevabından, saldırı yapacak adamları kontrol eden ve onları uzaktan takip eden gizli adamından bahsettiğini anladı. Bu adam herhangi aksilikte bu iki adamı infaz edeceği gibi, iki adamın başkalarınca izlenip izlenmediğini de takip ediyordu. Görünüşe göre iki adamı, başka kişilerce takibe alınmıştı. Bu hiç iyi bir gelişme değildi. Hazırlandıkları operasyon deşifre edilmiş olabilirdi. Canı sıkıldı.

İsmail Ağa'ya şifreli olarak:

"Ev sahibi para istiyorsa hısımlarına yardım et, ver. Gurbette onları yalnız biçare bırakmayalım. Bize yakışmaz. Eğer ev sahibinin derdi para değilse, o zaman başka bir eve geçsinler. Gurbette ev mi kalmadı?" dedi.

İsmail Ağa, şifreli konuşmayı sürdürerek:

"Tamam ağam. Ben hısımları ararım. Elimizden geleni yaparım," dedi.

"Tamam, İsmail Ağa. Başka bir şey var mı?"

"Bir de ağam. Çiftliğin traktörü çok sık arızalanıyor. Bütün işler aksıyor. Yeni bir traktör alalım mı?"

"Ben gelince alırsın. Haftaya oradayım."

"Başım üstüne ağam."

Cengiz telefonu kapatır kapatmaz düşüncelere daldı. Bu haber iyi olmamıştı. Amerika'daki saldırı planı şimdilik deşifre olmamış olsa bile, çok uzak bir ihtimal değildi. Bu durumda her şey tehlike altında demektir. Hatta hayatları dahi tehlikede olabilirdi. Ne yapılabilirdi ki? Haberi Azmi ile bir an önce paylaşmalıydı. Telefonda görüşmek de olmazdı.

O kadar gerilmişti ki arabadan inip yaya olarak Azmi'nin yanına yürüyerek gitti. Sıkıntı ile yola baktı. Trafik tamamen durmuş vaziyetteydi. Nitekim Cengiz normalde 10 dakika gideceği yere trafik nedeniyle 2 saat sonra varınca, sabahki o rahatlığı gitmiş, sinirli bir adama dönüşmüştü. Azmi'nin ofisine girerken sekreter ayağa kalkıp gülümseyerek; "Hoş geldiniz. Azmi Bey sizi bekliyor," sözleri ile karşılamasına cevap bile vermeden doğrudan Azmi'nin ofisine girdi. Azmi her zamanki gibi üzerinde lacivert takım ve beyaz gömlek giymiş, maun renkli masasında oturmuş hemen karşısında ki dev ekranda ki borsa tablosunu izliyordu. Sinirli bir şeklide ofisine giren Cengiz'i görünce ayağa kalkarak:

POTANSİYELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin