Elimde ki fincanda ki çayın sıcaklığına aldırmadan büyük bir yudum daha aldıktan sonra bardağı masanın üzerine bırakıp bakışlarımı tekrar bilgisayar ekranına çevirdim. Oturduğum sandalyede geriye doğru yaslanırken ağrımaya başlayan boynumu ovuşturdum. Saatlerdir burada oturuyor olmaktan vücudumun uyuşmaya başladığını hissediyordum.
"Komutanım ne zaman çıkıyor bu kız işten? Yeminle her yerimiz uyuştu burada."
"Çıkar herhalde birazdan ne bileyim oğlum ben " Sinan'a cevap veren Altay'a bir bakış attıktan sonra kolum bileğimde ki saate kaydı. On iki buçuğa geliyordu. Bakışlarım tekrardan ekrana kayarken " on iki dakikaya çıkacak " diye mırıldandım kendi kendime.
"Ya ama kızın sesi cidden iyi. Tüm gece bedava konser dinledik resmen."
"Hayırdır Sinan bi beğendin sanki kızı?"
"Saçmalama lan Yavuz. Sesi güzel dedik sadece. Hem çok ters bir kıza benziyor baksana patronla, o Neco olacak herifle falan arası hep kötü. "
"Mesafeli biri bence" lafa giren Cenk'e bir bakış atıp, sessizliğimi korumaya devam ettim.
"Mesafeli mi?"
"Bence öyle. "
"Peki güvenip yerimizi falan gösterdik ama bizi satmayacağından ne kadar emin olabiliriz?" Yavuz'un sorusu ile kaşlarım çatılırken oturduğum yerde doğruldum.
"Şuan kendisini tehlikeye atan o, biz değiliz bunu unutma" konuşmamla beraber bana dönen askerime bir bakış atıp tekrar ekrana döndüm ve çıkış kapısını gösteren kameraya baktım.
"Güveniyorsunuz yani komutanım?"
"Bizi ele verse ve birimizin başına bir şey gelecek olsa burada ki herkes yardıma koşar ve daha birçok asker. Ama orada onun başına bir şey gelecek olsa ya da açığa çıksa bizim yardım edemeyeceğimizi biliyor çünkü resmi olarak bu görevde değil. Güvenmesen bile ona saygı duymak zorundasın. Zorundayız. Ayrıca güven zaman ister asker. Zaman. "
Mekandan çıkış yapmak üzere olan kişiyi görünce geriye doğru yaslanıp uyumak için sızlayan gözlerimi açıp kapattım.
"Çıktı komutanım. "
Kolumda ki saate bir bakış atıp gözlerimi kapattım ve " Dağılalım bu günlük bu kadar" dedim.
"Kenan dene şerefsiz yarın gelir mi ki? İzleme cihazını yerleştiremedi bugün"
"Onu da yarın düşünürüz her yerim uyuştu. Yeminle dağda görevde olmak daha rahat şu sandalye başında oturmaktan" Sinan'ın söylenmesine gözlerim kapalı gülümsedim ve yavaşça dağılan ekibin konuşmalarını dinlemeye devam ettim.
"Senin vücudun alışmış oğlum oralara. Yok valla dağda soğukta olmaktansa burada olmak iyi en azından sıcak çay var"
"Kusura bakmayın Cenk Bey size dağda kuş tüyü yatak konforu sunamadık."
"Sus lan Sinan. Yürü de gidip iki bir şey yiyip yatalım"
"Tamam hadi kokoreç yemeye gidelim"
"Kokoreç ne lan midesiz misin oğlum. Tavuk dürüm yiyelim işte"
"Midesiz olan sensin. Sen ne anlarsın lan ağzının tadını bilmiyorsun ki" Sinan ve Cenk'in sesleri gittikçe uzaklaşırken omuzuma dokunan elle beraber gözlerimi aralayıp başımda dikilen Altay'a baktım.
"Eve gitmiyor musunuz Yüzbaşım?"
"Çıkacağım birazdan Astsubay'ım siz çıkın "
"Peki komutanım iyi akşamlar "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance"İzliyoruz " derken sesinde garip bir dalgınlık oluşmuştu. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken kemerimi çıkardım ve son kez ona baktım. "Gidiyorum" derken direksiyonda ki elini kaldırıp yüzüme koydu ve sabah evden çıkmadan önce yenilediğim ban...